~19~

2 1 0
                                    

Onu umursamamaya çalışsam da gideceği yoktu. Bir türlü bitiremediğim kitabımın bitmesine beş sayfacık kalmışken bu çocuk ile vaktimi harcayamazdım.

Çocuk sorusunu tekrar etti.
"Adını sorabilir...."

"Soramazsın! Şimdi defol git."

Tamam, defol git dememek gerekiyordu ama sert çıkış yaparsam giderdi en azından.

"Ben şimdi ne dedim ki?"

"Ne demen gerekiyorsa onu dedin ve benim cevabımı da duydun . Def. Ol. Git."

"Bugün birileri tersinden kalkmış anlaşılan."

"Bak kardeşim. Gitmezsen seni gerçekten hocaya söyleyeceğim."

"İlkokul alışkanlıklarını terk edememişsin belliki."

"Kimsin ki sana hesap vereceğim?"

Şimdi gitmesini umuyordum . Zaten tanıdığım hiç kimse burada olmadığı için söyleyeceği bir şey de olmazdı .

"Öncelikle kim olduğumu gayet iyi biliyorsun . Kafanı kitaptan kaldırırsan görürsün. İkincisi, bu sınıfın da bir kuralı var. O oturduğun sıranın boş olup olmadığı ne malûm? Belki de o sırada şu anda bir başkası oturuyordur. Mesela ben."

Söylenerek başımı kaldırdığım anda hiç beklemediğim bir manzara ile karşılaştım.

Tamam. Sadece dört kelimeyle şu anda hissettiklerimi vurgulayabilirdim.

Lanet olsun bu hayata.

Aslan, yanında grubu ile bana sırıtıyorlardı.

"Has******."

Aslan bana imalı imalı bakarak, "küfretme. Bizi gördüğüne sevinmeyin mı kuzen?"

Ben senin kuzeninin..........

"Siz burada ne arıyorsunuz altı cellat?"

Aslan, "senle birlikte yedi. Okumaya gelmek suç mu kuzen?"

Bunlar burada ne arıyordu? Hatta bırak! Tamam hadi geldiler Türkiye'ye. Aynı okul ve hatta aynı sınıfta olmak bir tesadüf olamazdı.

Ha. Eğer tesadüfse böyle tesadüfün..........

Hızla ayağa kalktım ve onları bir daha görmemek üzere attığın ani adımda Aslan'nın önüme çıkmasıyla ayağımızın dolanarak yere büyük bir hızla kafa kafaya çakışmamız bir oldu.

"Ahhh!!!"

İçimden küfürler savururken ayağa kalkmaya çalıştım. Aslan, "öncelikle şu bacağını midemden kaldırır mısın?"

Onun canı acıyacağı bir şekilde sertçe bacağımı onun midesine topuk taraflarıyla sürterek kaldırdım.

Aslan, dişini sıkarken, "sana minnettarım."

Sınıf kapısının açılmasıyla içeri hoca girdi. Ben de mecburen en arka sıraya oturdum ve huzursuzca hocayı dinlemeye başladım.

Ders boyunca Aslan ve grup birbirleriyle notlaşarak gülüşüyorlardı.

Umursamamaya çalışsam da bir işe yaradığını söyleyemem. Ben sıkıcı sıkıcı dersi dinlerken sınıfın çoğunluğu ders ile ilgilenmiyordu.

"Şu mesleği bir elime geçireyim. Bu günlerde bitecek.........umarım."

Yaklaşık bir yarım saat boyunca ders işlenmişti. Ama sonuç olarak dersi anlamamıştım.

Seviye Son/ Ruh Düğümü Ejderin RuhuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin