Minho saatler boyunca odasında liste ile cebelleşiyordu. Sıkılmış olmalı ki yemekhaneye inmişti. Askerler yardım etmek istediğinde Jisung engel oluyordu. "Ya Jisung, bari yardım etsinler bu ne böyle?"
Jisung kollarını birleştirdi. "Ben yaparken yardım alıyor muydum?" Minho yüzünü ekşitti. "Yavrum yapma böyle, hadi sen de yardım et."
Jisung ilk kelimeye ne kadar yumuşasa da belli etmemeye çalıştı. "Akşam on'a kadar bitirirsin herhalde?" Minho kolundaki saatine baktı.
"Taşşak mı geçiyorsun lan benimle ibne saat 9?"
"Ha öyle mi? 10 da görüşürüz o zaman."
Jisung ayaklandığında Minho isyankar bir ses çıkarttı. "Ne? hayır ya. Hem gitme nereye gidiyorsun?"
Jisung omuz silktiğinde Minho onu manipüle etmeye çalışıyordu. İkna etmeye çalışıyor bir yandan da kalması için içten içe dua ediyordu. Jisung yemeyip gittiğinde arkasından sövdü biraz.
"İbne bebe yemedi."
Dosyaları ayırmış devam etmişti kaldığı yerden. Yaklaşık 5 dakika sonra başında bir beden belirdi. "Yardım lazım mı komutanım?" Kafasını kaldırdığında karşısında gördüğü bedene sırıttı. "Edecek misin ki?" Er kafa sallamış Minho'nun karşısına oturmuştu.
"Jisung komutana söylemem."
"Aslan parçası ya." Er, Minho'nun önündeki birkaç kağıda bakındı ve birkaç tanesini kendi önüne aldı. Anlamaya çalışırken Minho'dan gelen sesle gülümsedi. "Ee Bomin nasılsın?" Bomin kafa sallamış gülümsemişti. "İyiyim komutanım siz?"
Önündeki dosyaları işaret edercesine kolunu uzattı. "Kötüsünüz yani?" Minho gülümseyip sakince kafasını oynattı. "Eh, idare eder."
Yaklaşık 1 saat sonra ciddi ciddi bitmişti işleri. Bomin bu konuda baya hızlı davranmıştı. Önceden de Jisung'a yardım ettiği için biliyordu. Minho saate bakıp kaşlarını şaşırdığını belli edercesine kaldırdı. "Saat 10, bir saatte bitirdik öyle mi?" Bomin arkaya doğru yaslandı. "Evet komutanım, hızlıyımdır." Öne doğru eğilip elini çenesinin altına koydu. Minho ayağa kalkmış Bomin'e oturmasını söylemişti. Minho iki bardak kahve daha almış diğer 3 karton bardağın yanına bırakmıştı.
"Komutanım kaçıncı kahveniz bu? Uyku tutmazsa ne yapacaksınız?"
"Uykuya her zaman yerim vardır benim."
"Peki madem."
Bomin kahvesini almış komutanı ile laflamaya başlamıştı. "Bekar mısınız komutanım?" Minho şuan ne dese bilmiyordu. "Sevdiğim birisi var. Var mı senin hayatında birileri?"
"Hayır henüz yok. Olmasını istediğim birisi var sadece."
"Vay kimmiş o şanslı kişi?"
"Bu bir sır."
Minho gülümsedi ve kafa salladı. Biraz daha muhabbet etmişlerdi. Bomin ayağa kalkıp karton bardakları topladı. "Daha fazla devam etmek isterdim ama sabah erken kalkıyorum komutanım. Size şimdiden iyi geceler. Erken yatın."
Minho kafa sallayıp minik bir teşekkür etti. Bomboş yemekhanede sadece bir tek Minho kalmıştı. Bir de arkada bir şeyler doğrandıgını belli eden bıçaklı Kyungsoo. İkisi neredeyse aynı vibea sahipti. Ve epey yakınlardı. Minho dosyalarını alıp arka tarafa ilerledi. Kapının kenarında durmuş elindeki dosyaları dolabın üst kısmına bırakmıştı. "Hıncını yemekten mi çıkartıyorsun?"
"Yemek yapmıyorum ki?"
"Oo ne yapıyorsun bakayım?" Kyung Soo'nun yanına gidip omzuna elini koyup ne yaptığına bakındı. "Kimchi yapıyormuşsun. Olsun yemek sayarım."
"Salaksın."
"Kes, cüce."
"Minho elimde bıçak var. Bıçaklarım bak seni göt lalesi, git yanımdan."
"Ölürüm de gitmem."
Soo elindeki bıçakla Minhoya dönünce Minho sola doğru kaçtı. "Gitsem de olurmuş." Soo gülümseyerek kafa sallayıp çin lahanalarını doğramaya devam etti.
"Sen de hemen sinirleniyon bücür."
"MİNHO SİKTİR GİT LAN PEZEVENK! ÇIK LAN MUTFAKTAN!"
"SENİN OLSUN MUTFAK GÖTÜNE SOK!"
Soo, Minho'nun üstüne yürüyünce Minho dosyaları kapıp mutfaktan kaçtı. "Bücür ya elinde iyi ki bıçak var. Teke tek gelsene!"
Elini parantez sekilde yapmış ağzına götürmüştü. Kışkırtıcı konuşmaya bayılıyordu. "İbne, korktun mu bir yumrukla bayıltırım seni."
Soo mutfaktan çıktığında Minho kapıya kadar götü ayağında koşmuştu. Kapıyı açık bırakmıştı hemde.
"KAPIYI KAPATSANA AMINA KOYAYIM! KAPISIZ YERDEN Mİ GELDİN?"
"KALK KENDİN KAPAT."
Minho merdivenlere yöneldiğinde merdivenin başında yerde oturmuş Jisung'u onları izlerken buldu. "Bebe gibisiniz amk."
"Sanane lan kalk yerden beben olmaz."
"Bebek istiyor musun ki?"
Minho sorulan soru ile duraksadı. "Ha, hayır ya istemiyorum."
"Boş yapmıcan o zaman kardeş. Tıp o kadar ilerlemedi. Hem bitirdin mi sen dosyaları?" Jisung saatine bakıp konuştu. "Saat 22.31?" Minho kıkırdadı. "31 mi?"
Jisung gülümseyip ayaklandı. "Kafasız herif." Gözünün ucu ile dosyaya bakmış mırıldanmıştı. "Bitti mi ver bakayım." Minho gururla elindeki dosyaları Jisung'a verdi.
Jisung dosyaları karıştırırken çıkan hışır hışır ses bütün koridorda duyuluyordu. "Ee yüzbaşı Jisung, bir şey demeyecek misiniz?"
Jisung oturduğu yerden sakince kalkmıştı. Bir elini Minho'nun omzuna koydu, diğer eli ile de dosyaları tutuyordu.
"Ne dememi istersin?" Omuz silkti Minho. "Bilmem bi aferin öpücüğü iyi olabilirdi veya..." Jisung cümlenin devam etmesini bekledi. Minho göz kırpıp pis bir şekilde gülümsemişti. "Başka şekilde de aferin diyebilirsin?"
Jisung minik bir siritma yerleştirdi yüzüne. "O zaman bu gece ben üstteyim madem aferin istiyorsun vereyim değil mi?" Minho gülümsedi.
"Dükkan senin babacım buyur."
"Ya da vazgeçtim."
Minho garip bir bakış atıp sırıttı. "Nedenmiş o?" Jisung sırıtmasını belli etmemeye çalışarak konuştu. "Çok ses yaparsın sen şimdi." Minho kaşlarını ufaktan kaldırdı. "Yaparsam en adi orospu çocuğuyum." Jisung daha fazla sırıttığında Minho tuzağa düştüğünü anlamıştı. Jisung birnevi altta kalabilir mi yada kalmak istiyor mu onu test etmek istemişti kendince. Ama Minho dünden hazır olduğu için sadece gülümsedi.
"Bominin sana yardım ettiğini biliyorum. O yüzden ödülün yok ağla."
"Etmedi!"
"Yalancı."
"Oooff."
"Sus hadi konuşma."
"Ya Jisung~"
Jisung dosyalarla odaya çıkarken Minho hâlâ ödül için şirinlik yapıyordu.
"Ya of mızıkçılık yapıyorsun ben gidiyorum."
"He, hadi baybay."
Jisung onu umursamadığı için Minho olduğu yerde bekleyip trip attı. Ama Jisung hiç siklemedi bile. Bu yüzden Minho tekrar Jisung'un peşinden çıkmaya devam etti.
"Jisung-ah bekle!"
⍟
Bu salaklar cok tatli oldu ya su sıralar az yazıyorum çünkü yazacak gücüm yok.. amk depresyonda değilim de depresyona giricem sanırım
Neyse allah korusun diyip kaçıyorumm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1987 -Minsung
Humor"Yüzbaşı, sen ağlıyon." Birbirleri ile iyi anlaşamayan iki yeni yüzbaşı ve onların arasını yapmaya çalışan iki asker. Fic eski bir fic cringe sahneler için özür dileriz :(