"Hyunjin gel buraya yavşak!"
Felix ve Hyunjin kudurukluk yapıyor oynat mp4. "Sıkıyorsa yakala?" Hyunjin Felix'in kekini çaldığı için bahçede kısa bir koşuşturma vardı. Changbin bankta oturuyor etrafında ise Hyunjin ve Felix dönüyordu. Kovalamaca kısa sürdü. Kısa sürmesinin sebebi Hyunjine çelme takılmasıydı.
"Şerefsiz."
Changbin pis pis gülerken Felix yerdeki bedenin elinden kekini sertçe kaptı. "Aç köpek, siktir git içerden kek al benim kekime neden dadanıyorsun?" Hyunjin yerden doğrulmaya çalışırken arkadan hırkasının şapkasını çeken bedenle yere göt üstü yapışmıştı. Sinirle bağırdı. "A sikecem ha?" Hyunjin arkasını döndüğünde Jeongin'i beklemiyor olmalı ki laflarını yuttu.
Salak gibi durmamak için dirseğini oturan Changbin'in bacağına yasladı ve bacaklarını adeta poz verir gibi şekillendirdi. "Aa selam Jeongin." Jeongin kısaca Hyunjin'i süzüp gülümsedi. "Selam." Hyunjin muhabbetin ilerlemesi için biraz süzmüş konuşmuştu. "Ee nasılsın?" Jeongin üstten bakıp mırıldandı ve ordan gitti. "İyiyim."
Hyunjin derin bir of verdiğinde Felix gülümsedi. Hyunjin ise arkasından mırıldandı sadece. "Ben de iyiyim sağol." Changbin'in bacaklarından destek alarak ayağı kalkmış üstünü çırpmıştı. "Ben bununla nasıl flört edicem ya?"
İkili omuz silktiginde yan taraftan geçen Wooyoung onları görmüş olmalı ki koşa kosa yanlarına geldi. "Naber hacı." Kolunu da Hyunjin'in omzuna atmıştı.
"İyi iyi de hayırdır. Bugün ayrı bi yılışık gibisin?"
"Öyleyim biraz. Keyifliyim."
"Keyfini neye borçluyuz canikom?"
Wooyoung arkayı işaret edip oturan San ve Bomin ikilisini gösterdi. "Bomin'e mi?"
Wooyoung derin nefes verdi. "He Bomin'e amına koyayım. Bomin ile ben ne alaka?" Hyunjin omuz silkti. "Ne bileyim kardeşim orda şuan sadece Bomin var da ondan." Wooyoung kaşlarını çatıp arkaya döndüğünde gerçekten sadece Bomin'i gördü. "Lan nereye gitti?" Etrafa bakınırken Hyunjin'i de salmıştı.
"Kimi arıyorsun ki?"
"Love'ımı kardeş."
Yabancı bir ses Wooyoung'un omzuna elini attığında hepsi ayağa kalktı. "Oo aşkın kimmiş bakalım?" Wooyoung selam verme pozisyonuna geçince Jisung rahat dercesine elini salladı. "Yanlış anlamışsınız komutanım love demedim av dedim." Jisung kaşlarını kaldırdı. "Ben de bunu yicem öyle mi?"
Wooyoung çekingen şekilde konuştu. "Evet? Ya komutanım utanırım ben, yok söylemem." Jisung gülümsedi ve Wooyoung'un sırtını patpatladı. "Söyle yoksa 10 tur koşu?"
Changbin 'ooo' yaptığında Wooyoung mırıldandı. "San'ı arıyordum komutanım." Felix güldüğünü belli edercesine ses çıkartırken Hyunjin etrafa bakınmaya başladı. San'ı arıyordu. Hyunjin bulmuş olmalı ki Jeonginle oturan bedeni gösterdi. "Aha orda."
Wooyoung kısaca bakmış sonra Jisungla göz göze gelmişti. "Tamam tamam utanma hadi. Hepimizin sevdiği biri vardır elbet." Felix hemen lafa atladı. "Sizin var mi komutanım?" Jisung lafa atlayan gence biraz bakıp gülümsemiş komple odağını ona vermişti.
"Sanane lan meraklı."
Felix ağzına fermuar çekmiş gibi yaptığında Changbin gülümsedi. Wooyoung'un sesi tekrar yükseldi. "Komutanım."
"Söyle."
"Kaçan askerleri yakalıyor musunuz?"
"Hayırdır kaçacak mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1987 -Minsung
Humor"Yüzbaşı, sen ağlıyon." Birbirleri ile iyi anlaşamayan iki yeni yüzbaşı ve onların arasını yapmaya çalışan iki asker. Fic eski bir fic cringe sahneler için özür dileriz :(