Bill’in cesedinin az evvel kaldırıldığı odada, şimdi Murat ve Martin oturuyorlardı. Murat sordu:
“Arkadaşınıza bunu kim yapmış olabilir?”
Alaylı bir tavırla; “Güzel bir soru!” dedi Martin. “Başlangıç için hiç de fena sayılmaz.”
Kendisine doğru bakan dedektifin yüzünde tek bir kas bile hareket etmemişti. Bunun üzerine Martin, başını iki yana sallayarak cevap verdi:
“Sanırım bu sorunun cevabını bilseydim, size gerek kalmazdı.”
“Siz, dedektifleri ne zannediyorsunuz? Müneccim mi? Biz, ipuçlarını birleştiririz. Bana yardımcı olmalısınız. Tabi arkadaşınızın bu durumu sizi gerçekten üzdüyse…”
Bu konuşma karşısında gerildiği her hâlinden belli olan Martin, “Bir düşmanı yoktu.” dedi. “Tabi üç gün içinde burada bir düşman edinmediyse… O, çok sivri dilli birisiydi.”
“Sivri dilli olması, insanları kızdırır mıydı, yoksa bunu şaka olsun diye mi yapardı?”
“Bu, kişiden kişiye değişir. Mesela ben, şaka yaptığı zamanları anlayabilirdim; ama herkes öyle değildi. Bazen, bu sebepten arkadaşlarıyla da tartışırdı. Küçücük bir şaka, insanlarla küsmesine sebep olabilirdi…”
“En son ne zaman böyle bir olay oldu?”
“Dün… Yo, hayır! Ondan önceki gündü sanırım. Kahvaltıda ne yeneceği konusunda Amin’le tartışmıştı. Hatta sonra kahvaltı yapmadan gidip yatmıştı; ama takdir edersiniz ki, bu çok önemli bir olay değil. Arkadaşlar arasında böyle şeyler olur. Hatta size, bu örneği vermem bile belki çok saçma oldu.”
“Hayır!” dedi Murat. “Bazı insanlar, herkesin küçük gördüğü olayları zihinlerinde büyütürler ve ceviz kabuğunu doldurmayacak olaylar yüzünden kendilerinin ya da karşısındakilerin hayatlarına kastedebilirler.”
“Bu, bu kadar kolay olmamalı. Yani, sizce bu olayın sorumlusu, iki gün önce çıkan küçücük bir tartışmadan dolayı Amin mi? Ya da Bill bu küçük olayı kafasında büyüterek, iki gün geçtikten sonra kendisini öldürmeyi mi tercih etti? Bana hiç mantıklı gelmiyor açıkçası…”
Murat, Martin’le konuşması ilerledikçe gerilmeye başlıyordu. Bir süre, Martin’le bu konu hakkında konuşmamasının daha doğru olacağını düşündü. Son bir soru sormayı denedi:
“Tatile gelirken, sizin ve arkadaşlarınızın üzerinde ne vardı Bay Edward?”
Sorunun cevabını bir süre düşünen Martin, cevap vermeye kendi üzerindekilerden başladı:
“Ben, bu şekilde gelmiştim. Bu şekilde de geri gidecektim.”
Bir müddet daha düşünmeye koyulan Martin’i dikkatle izleyen Murat, Martin’in üzerindeki havai gömleği ve kenarlarındaki tek beyaz çizgili lacivert kapriyi inceliyordu.
Martin, sözlerine devam etti:
“Jack, uzun süre araba kullanacağından bir şort ve bir de bol t-shirt giymişti. Amin’in üzerinde kırmızı, kolsuz bir kapşol ve altında da haşama vardı.”
Bir müddet daha düşünmeyi tercih eden Martin, son bir hamleyle de Edwin ve Bill’in giysileri hakkında hatırladıklarını söyledi:
“Bill de bir kapri ve mavi bir havai gömlek giymişti; ama Bill, genelde gömleğinin önünü açmayı severdi. Bu yüzden içine de akrep desenli, beyaz bir t-shirt giymişti. Edwin’in ne giydiğini ise tam olarak hatırlayamıyorum; ama sanırım turuncu bir kapri ile gelmişti.”
Martin’i dikkatle dinleyen Murat, hızlıca notlarını aldıktan sonra kafasını hafifçe kaldırdı ve Martin’e doğru baktı:
“Söyleyeceğiniz başka şeyler muhakkak vardır; ama ben sizinle daha sonra tekrar görüşmek isterim. Daha sakin bir kafayla… Böylece o zamana kadar siz de biraz gevşemiş olursunuz. Şimdi, olayı ilk gören arkadaşınızla görüşebilir miyim lütfen?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞU SAATTE ORADA MIYDIN?!(Son Sayfası Yırtık Kitap)
Misterio / SuspensoKısa zamanda 32 baskı yapan ve 2012 Anadolu Edebiyat Ödülleri'nde ROMAN dalında ödül alan, sıradışı bir polisiye roman... 'Son Sayfası Yırtık Kitap' artık WattPad'de! Keyifli okumalar... Demek buraya baktın. Ama burası "orası!" değil. Peki söyle o z...