Uyandığımda hissettiğim tek şey derin bir boyun ağrısıydı. Yılların verdiği direyet sayesinde sarhoş olamamış sadece içimi döküp rahatlayabilmiş ve kulğımda çınlayan Mert'in sesiyle de kendimi kaybetmeden önce içmeyi bırakmak zorunda kalmıştım. Aslında adam bilinç altıma o kadar işlemiş ki ben içmeyi istesim bile midem buna engel omuş ve açılmamı sağlayacak hamleleri doğru zamanda yapmıştı.
Kısaca açıklamam gerekirse istifra etmiş ve içmeyi bırakmıştım. Tabi, Ilgaz ben kadar şanslı değildi.
Koltukta, bir ayağım koltuğun sırtında, diğeri koltuktan sarkar pozisyonda uyanmamdan kaynaklanan boyun ağrımı geçirmek adına ağrı kesici almam, ağrı kesici için de kahvaltı etmem gerekiyordu. Ilgaz hala postu delinmiş ayı gibi uyuduğuna göre iş başa düşüyordu.
Mutfakta geçirdiğim on dakikanın sonunda kahvaltılıkları masaya koymuş, masa için portakal suyu ve suyun yanı sıra yeşil çay ve siyah çay demlemiş, ekmek kızartmış ve en alt kısımda bulunan reçelleri, ki Ilgazın hangisini sevdiğini bilmediğimden vişne, çilek, kayısı, böğürtlen, gül ve nar çıkarmıştım, balı ve nefret etsem de evde bulunan pekmez ve tahini de masaya koyduktan sonra salona geçtim.
Sonunda kendimi açtığım için salonun ağzına tükürdüğümüzü fark ettim. Koltukların minderleri yerlere düşmüş, bardaklar ve şişeler masada dağılmış, çerezler etrafa dağılmış ve biz de o pisliğin içinde uyumuştuk. Aslında sızmıştık ama konumuz bu değil.
Muhtemelen uyurken koltuktan düşen Ilgaz'ı ayağımla dürttükten sonra masanın üzerindeki bardakları ve şişelerin bir kısmını alıp mutfağa götürdüm. Bir poşete onları doldurduktan sonra alanları almak için salona döndüğümde Ilgaz'ın hala aynı pozisyonda yattığını gördüm.
Ayağımla sırt üstü yatmasını sağladıktan sonra üstünde doğru eğildim ve masumca ona seslendim(!) 'Kalk lan hayvan! Babanın ahırı mı burası?' diya bağırmama başta sıçramış ama muhtelen sesin bana ait olduğunu fark ettikten sonra tekrar yasığına sarılmıştı. Ben de durumu kesin sonuca bağlamak için koltuğa oturdum ve dirseklerimi dizlerime dayadıktan sonra elini gözünün üstünden çekip onunla iltişime geçtim.
'Eğer iki dakika sonra ayılmış bir şekilde mutfakta olmazsan postu delinmiş ayının neler hissettiğini yaşattırım sana, Ilgaz. Ve emin ol yatağımda düşündüğün tek şey de, tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın, lafı olur. Anlatabildim umarım.' dedim ve sevimli bir şekilde ona güldükten sonra elini kafasına attım ve o koşarak banyoya giderken ben de masayı toplamaya devam ettim.
İki dakika sonra Ilgaz ekmeğine yağ sürereken bense hala onun bana ters bakışlarına gülüyordum. Bir süre sonra elindeki ekmek ve bıçağı bırakıp bana bakmaya başladı. Onunla dalga geçmemden sıkıldığı için laf sayacaktı anlaşılan.
'Nil ugün gidiyor.' dedi hiç beklemediğim bir anda. Yüzümdeki gülümsemenin buz tuttuğunu hissettim. 'Öğleden sonra' dedi sanki duymak istiyormuşum gibi. 'Otıbüsle gidecek. İkide bileti sanırım.' dedi hala bana bakarken.
Kafamla onu onayladıktan sonra doyduğumu fark edip salonu toplamak için mutfaktan çıktım. Salonu az önce tolamaya başladığım için süpürge çalıştırmak gibi işler kalmıştı. Şimdi süpürge çalıştıramazdım. Biraz sonra işe gitmemem gerkiyordu. Ben de odama çıkıp hazırlandım.
Bir süre sonra mutfağa gittiğimde Ilgaz'ın çıktığını gördüm. Ben de omuz silkerek arabanın anahtarlarını ve telefonumu cebime atıp üstüme de ceketimi alıp hastaneye doğru yol aldım. Otoparkta ilk sevincimi yaşadım. Mert gelmişti.
Dünden beri sonunda gülmemi sağlyan bir olay olmuştu. Sevinçle bizim kata çıktım ve koşar adım çantamı İdil'in eline tutuşturdum. Ve hemen Mert'in odasına koştum. Serpil Mert'in henüz hasta kabul etmediğini söyledikten sonra ondan iki kahve istedim ve kapıyı açıp içeri girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfen Evli (Tesadüf Serisi-1)
Romance'Ne bekliyorsun?' dedi genç adam alayla, 'Çocuğumun annesi olmanı istiyorum dememi mi? Bu kısmı geçtik diye hatırlıyorum.' Evet. Şaşırtıcı ama genç kız bu adamla evlenecek. Üstelik bu mükemmel evlenme teklifine rağmen. Sebep? Bu kız hamile, üsteli...