Saatler geçmesine rağmen hala barda oturuyorlardı.
Evet, o lanet kız sarhoş olmuştu ve Mert son yarım saatir kızın evini öğrenmeye çalışıyordu. Ve kız da hep aynı cevabı veriyordu: 'Eve gidemem bu halde.'
Biraz daha orada durursa yarınki toplantıya yetişemeyeceğinin farkına varan Mert 'pekala' dedi kıza sokularak 'ben gidiyorum'. Kız hıçkırarak cevap verdi. Mert hesabı ödeyip karktı bardan. Kızın önünde bulunan şişeyi de ödemişti. En fazla o şişeyi içebilirdi fazladan. Son defa kıza baktı bardan çıkmadan. Kız onu izliyordu. Ona baktığını gördüğünde giüldü ve el salladı. Tek kolu bar tazgahına dayalıydı ve çenesi o kolunun üzerindeydi. Kıza daha fazla bakmamak için arkasaını dönüp bardan çıktı ve kiraladığı jeep'e bindi.
Arabaya bindi ve çalıştırdı. Bir kez daha toplantıyı kendine hatırlattıktan sonra yola çıktı. Ev, bara çok uzak değildi ama kafası o lanet kızda olduğu için gitmek ona ölüm gibi geliyordu. Kırmızı ışığa geldiğinde bunu son anda fark etti. Arabayı yavaşlatıp yeşili beklemeye başladı.
'Lanet olsun' diye kafasını direksiyona vurdu. 'Lanet olasıca Hipokrat ve lanet olasıca yemini!'
Arabayla en yakın yoldan bara doğru gitmeye başladı. Bara vardığında telaşla bara girdi. O, lanet kız buralarda bir yerlerde olmalıydı. Onu bıraktığı tezgahta buldu. Henüz sızmamıştı ama daha ne kadar dayanabileceğini bilen kimse yoktu. Kızı arabaya bindirdi ve bu sefer kızla aynı yola başladılar.
Kızı zor bela eve getirdiğinde kiraladığı arabayı temizletmesi gerektiğini aklına not etmeye çalıştı. O lanet kıza kimse tanımadığı insanların arabalarına istifra etmesi gerektiğini söylememiş miydi? Çakırkeyifti ve muhtemelen hatırlamayacaktı ama değişen bir şey yoktu. Kız sarhoştu ve onu yürürtmeye çalışmak tam aptallıktı. Kızı eve kadar kucağında taşımak çok daha kolaydı ve bunu yaptı.
Eve girince kızı koltığa oturttu ve ondan etkilendiğini düşünmemeye çalıştı. Kızın kokusunu sevmişti, ki onu taşırken bu kanıtlanmıştı ve onu fazlasıyla yakınında tutmaması gerektiğini göstermişti. Şimdiyse kahve yapması gerekiyordu. Kızı orada bırakıp mutfağa gitti. Hazırladığı kahvenin üzerine döküleceğini bilse o kadar kaynatmazdı. Kahve her ikisinin de üzerine dökülmüştü. Kız da o da yanmanın verdiği acıyla üstlerini çıkardılar. Mert küfrederek içerideki odaya üstlük almaya gitti.
Arkasını döndüğünde karşısında kızı görmeyi beklemiyordu. Üstelik üstünde kazak yokken ve kapıya yaslanmış bir halde. Bu durumda bu şekilde durmak bu kızın yapabileceği en saçma şeydi sanırm.
Kız kapıya tutunmaya bırakıp çocuğa doğru ilerledi. Ah, pardon, işte bu yapabileceği en saçma şeydi işte.
Çocuğun kulağına uzanırken yapabileceği saçma şeyler listesinin ilk onunda bile olmadığımızı fark ettik sanırım. Bu kızın derdi ne?
Her neyse, kız çocuğun kulağuna uzandığında 'seni istiyorum' diye fısıldadı. Çocuğun dayanması imkansızdı. Bu kızı barda gördüğü andan beri onu istiyordu.
Sonuç mu?
Sabah olduğunda kız hiç bilmediği bir evde, en son barda gördüğü yakışıklı ve adını hatırlamadığı çocukla uyandı.
Kız, o anda onu uyandıran alarm sesi olduğunu fark etti. Yanındaki çocuk uyandı ve alarmı kapattırken kızı gördü. 'Günaydın' dedi kıza gülerken. Kız o günün aydın olduğundan şüpheliyken ve çocuğun bu kadar neşeli olmasına sinir olurken ne yapması gerektiğini düşündü.
Çocuğa evlenme teklif edemezdi, değil mi?
Kız birden bu evden gitmesi gerektiğini düşündü ve yataktan hızlıca kalktı. Çarşafı üzerine sarıp arkasını döndü ve eşyalarını topladı. Banyo olduğunu düşündüğü odaya girdi. Üstünü giyinip çıktığında çocuğun da hazırlandığını gördü. Çocuk biraz resmi giyinmişti.
'Bak' dedi çocuk biraz üzgün bir tavırla 'bakire olduğunu fark ettiğimde çok geçti. Yoksa asla, sen istemiş olsan bile olmazdı.' Kız yapmacık güldü. 'Evet, ben istemiş olsam bile.' diyebildi.
'Evet!' Çocuk şaşkındı. 'Hatırlamıyor musun?' dedi 'Sen istedin.'
Kız şaşkındı. Tabi ki hatılamıyordu.
Madem ben istedim sonuçlarına katlanmalıyım, diye düşündü. 'Başına bela olacak değilim,' dedi kız, 'gidiyorum.'
Çocuğun diyecek bir şeyi yoktu. Evlenmek istemiyordu. Özellikle de tenımadığı bir kızla.
Kız evden çıktıktan sonra o da toplantısına gitti. İşi almış bir şekilde döndü Eskişehir'e.
Bir ay sonra temelli gecekti İstanbul'a zaten. Oradaki işleri toplamak için gidiyordu.Şimdilik bu durumdan kimseye bahsetmesi gerekmiyordu. Sonuçta bir ay sonra ailesine sürpriz yaparsa daha mutlu olarlardı.Ve kız açıkça onu istemediğini belirterek gitmişti şimdi onu düşünmesi saçmalıktan başka bir şey değildi.
******
Bir ay sonra döndüğünde her şey o sabah evden çıktığı haldeydi. Uyandıkları çarşaf bile, üstünde kızın ona ait olduğunu belirten iz olan çarşaf, öylece dağınık duruyordu. İlk iş onu alıp dolaba sıkıştırmak oldu eve girdiğinde. Onu atacaktı bir ara. Şimdilik gözüne gözükmese yeterdi.
Eşyalarını yerleştirmeye başladığında kapı çalındı. Kapıyı açtığında her ikisi da şaşkınlıkla bakakaldılar.
Obama'yı görsem bu hadar şaşırmazdım, diye düşündü çocuk.
*******
Hikaye şu anda ilahi anlatıcı olduğuna bakmayın ilerleyen bölümlerde herkesin ağzından yazacağım özellikle Mert ve Melis tabi ki ama konumuz bu değil :D Her neyse iyi okumalar :D Esen kalın :P
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfen Evli (Tesadüf Serisi-1)
Romance'Ne bekliyorsun?' dedi genç adam alayla, 'Çocuğumun annesi olmanı istiyorum dememi mi? Bu kısmı geçtik diye hatırlıyorum.' Evet. Şaşırtıcı ama genç kız bu adamla evlenecek. Üstelik bu mükemmel evlenme teklifine rağmen. Sebep? Bu kız hamile, üsteli...