2019
Hocam bu saçma görüşlerden kurtulmanız için "Necip Fazıl"ı okumanızı tavsiye ederim.
Dememin ardına tarihçim; "Evladım, biz senin geçtiğin yollardan geçeli çok oldu. Necip Fazıl ise kumar buhranlarının ardına şair olan birisidir." dedi.
Onun yüzeysel biyografisini bilmeyi, tanımak sanıyor zavallı... Ben geçmişini sormamıştım üstadın, fikirlerinden faydalanmasını istemiştim!
Lakin söylediği ile egosunu tatmin edip, beni susturduğunu sandı.
Sınıfımızda hayattan haberi olmayan, elindeki oyuncağını alsalar trenleri seyredecek insancıklara; güya İslam'ın yalan olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu.
Susamazdım, her ne kadar istemesem de kalbi mühürlenmiş biriyle (Allahualem) konuşmayı.
Birkaç ayet yalanlamasının ardına, "Bunlar sadece saçmalıktır!" deyip koca dini yıktığını sandı.
İlahiyat fakültesini bitirmiş hocaları, kendisine cevap veremediği için kaçarlarmış. Bana da o sorulardan sordu lakin ben kaçmayınca şaşırdı, hele cevabıma suskun...
Bana "Biz Türkler neden İslam'ı kabul ettik?" diye sordu. Ben ise "Bunu en iyi siz bilmelisiniz, ne de olsa tarihçisiniz; bizim törelerimiz ve yaşam biçimimiz İslam ile uyuştuğu için kabul ettik." dememin ardına kendisi yine suskun...
Yalanladığı ayetleri daha önce hiç okumamıştım, surenin ismini kaydettim ve eve gider gitmez ilk işim; o sureyi okumak oldu.
Kendisine, "Biz, asla Allah'ın kelamını; eksiksiz bir şekilde dilimize çeviremeyiz." deyip; şu örneği verdim: "Arapça bir şiiri, Türkçeye çevirmeye kalktığımızda; asla kendi öz dilindeki tadı vermeyecektir.
Şiiri bile eksiksiz çevirmekten aciz olan bizler, nasıl olur da Allah'ın kelamını eksiksiz çevirebilelim?" yine sükût...
Kendisine şu hususu da belirttim: Şiir ve dil olarak, en gelişmiş millet; Araplardır. Orada şairlerin de çok fazla olduğu söylenir. Ve gariptir ki Allah, kelamını onların ülkesine indiriyor. Daha sonra oradan yayılıyor!..
Onlardan hiç kimse; Kuran'ın bir mahluk tarafından yazıldığını iddia edemiyorlar. Sadece; "Bu bir büyüdür." diyorlar.
Çünkü: Şiirde bu kadar gelişmiş olmalarına rağmen bir mahlukun böyle kelamda bulunamayacağının farkındalar.
Bu söylemimin ardına yine sükût...
Sınıfımızdaki saatlerce ayna karşısında vücuduna özen gösteren, kafadan aşağı doğru genişleyen, üst çenesi ileride, saçları bir cetvel kadar düz, aptal yaşamından mutlu bir kız kalktı ve "Hocam bizim bir arkadaş, sizin gibi araştırdı ve sonunda kafayı yedi; ben bu yüzden araştırmıyorum." dedi.
Hoca benden başka birinin lafa karışmasından memnun ve benden bir lahza kurtulmanın ferahlığıyla; "Ben de tam o duruma gelmek üzereyken bıraktım." dedi.
Kendisi artık İslam'ın yalan olduğunu kanıtlamış bir filozof!
Bir sonraki dersimize, Kur-an mealiyle geldim. Kendisinin yalanladığı ayetleri, önceki gün tek tek işaretlemiştim. Söz hakkı istedim ve ayetleri okudum. Suratı bir idam mahkûmunun suratıyla eş değer.
Cevap bulamadığından olsa gerek; dünkü dediklerini inkâr etti.
Ben ise "Okuduklarımı ve okuyacaklarımı size değil, arkadaşlara hitaben okuduğumu varsayın." dedim.
En son ise şu ayeti okudum:
"Kulumuza indirdiğimiz Kuran'dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah'tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın. Bunu yapamazsınız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. O, kafirler için hazırlanmıştır."*
Yine sükût... Ve daha sonra derse devam ettik.
*(Bakara 23-24)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEMELERİM
Non-FictionDENEMELERİM ilk kitap neşredilmesine rağmen ücretsiz bir şekilde okunabilmesi için buraya tekrar yüklüyorum. Hem de ikinci baskıdaki halini... O halde sizi arka kapak yazısıyla baş başa bırakıyorum; Motive ediyor insanı. Okurken iyi hissettiriyor. G...