Gerçek kelimesini, 'genelde' tek başına duymayız. "Acı gerçekler" şeklinde karşımıza çıkar.
Aslında başlı başına; gerçekleri duymak istemememiz, çok acı bir gerçek değil mi?
Gerçek-sahte tartışmalarına gelecek olursak; biz gerçeğin bulunamayacağını düşünerek ve olduğu gibi kabul ederek, işin içinden çıkmak adına böyle tartışmalar yaparız.
Önümüzde bizi ilgilendiren çok fazla gerçek vardır. Hatta ilgilenilmemesi halinde, o gerçekler bir gün bize çok acı çektirecektir!
Neyin gerçek neyin sahte veya yalan olduğunu ayırt edemiyor musunuz? Ve bunu gerçek bir bahane sayıyorsunuz! Gerçeğin peşinde olmayan, yalanın gerisinde kalmıştır! Gerçeği aramayan ve ona hizmet etmeyen; yalanın ve yakınmanın kölesi olmuştur!
Kendi gerçeğinizi de oluşturabilirsiniz, bu da bir gerçek ama diğer yalanlara nispeten daha gerçek gibi görünen bir yalan!
Gerçeği anlamayabilirsiniz, bu mümkün. Gerçeği reddetmek ise sürgün! Gerçekten, yalana sürgün değil; benden bensizliğe...
Yalanlar içerisinde boğulan birine; yaşıyor, demek doğru mudur? Yalan okyanus için görünen damlacıktan vazgeçmek yerine; doğru okyanuslara açılmak gerek... Tespiti zor! Yaşamak da öyle!
Yaşamak zorken ve yanlışlar içerisinde yaşamak zulümken; hayatı doğrularla kolaylaştırmak gerekmez mi? Neden bazılarımız yanlışta ısrar eder? Nasıl doğruya intikal edilir? Doğru nerededir? Bunların cevabı; doğru aramayı başarabilirsen, sendedir!
Mesele artık yalnızca doğruyla yanlışı tespit etmektir. O ise çok çalışmak, şüphe etmek, görmezden gelmemek, saygıyla fikirlerin üzerine eğilmek ve kendini eğitmekle mümkündür.
Dosdoğru bir hayat yaşamanız dileklerimle. Bir mealle sonuçlandıralım: "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol " *
*Hud 112
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEMELERİM
Non-FictionDENEMELERİM ilk kitap neşredilmesine rağmen ücretsiz bir şekilde okunabilmesi için buraya tekrar yüklüyorum. Hem de ikinci baskıdaki halini... O halde sizi arka kapak yazısıyla baş başa bırakıyorum; Motive ediyor insanı. Okurken iyi hissettiriyor. G...