Merhabalar :D
Geç olsun güç olmasın diyerekten 7. Bölümü de sizlerle buluşturmak istedim bugün. Bölüm sonunda önemli bir sorum var yanıtlarsanız çok sevinirim şimdiden iyi okumalar diliyorum.Yüzümdeki gülümseme düşen bir vazo misali parçalara ayrılıp yok oldu. Bir yandan aralık vermeksizin cümlelerine devam eden Batu'nun dediklerini anlamlandırmaya çalışırken, diğer yandan da kafamda kurgulanan felaket senaryolarını susturmaya çalışıyordum. Göğsümü kaplayan acı bir yangı hissi tüm vücudumu iliklerime kadar uyardı.
"Bir dakika, hiçbir şey anlamıyorum. Ev nasıl boş?" Dedim derin nefesimin ardından.
"Adal sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ne konuşuyorum ben iki saattir." Diye öfkeyle çıkıştı
Bense hala olduğum yerde, kapının önünde, öylece duruyordum. Anın verdiği durgunluğu üstümden atıp tekrar ona döndüm.
"Bekle ben de geliyorum."
"Hayır, senin gelmene gerek yok şimdilik. Gelsen de ne yapabileceksin ki? Yok işte ortalıkta. Ben biraz daha araştırıp seni ararım."
"Batu... seninle de konuşmamız lazım."
"Sonra."
Keskin bir ifadeyle konuşmayı bitirdi. Koskocaman evde yapayalnız ne yapacağımı düşünmekten başka bir şeyim kalmamıştı. Dışarı çıktım. Ortalıkta, kapının önünde ve metrelerce ötedeki giriş kapısının etrafında ruhları içinden çekilmişçesine dikilen güvenliklerden başka kimse görünmüyordu. Aras'ı bulma umuduyla biraz sağa sola bakındıktan sonra onun da Kahra ile beraber gitmiş olma ihtimali aklıma gelince tekrar evin içine geri döndüm.
Mutfağı, ardından üst kattaki bazı odaları gezindikten sonra evde de kimse olmadığını fark ettim. Herkesin bir anda ortadan kaybolması garipti. Yoksa evin bazı köşelerine kamera koyup, evde tek başına kalsa ne yapar acaba diye beni mi test ediyorlardı? Kafama bu düşünce nereden girmişti ki şimdi? Gözlerimi yumdum, kafamı yavaşça iki yana sallayıp aklımdaki saçma düşünceyi atmaya çalıştım. İhtimali yoktu çünkü. Evin her bir karışını gezdikten sonra kendimi tekrardan Kahra'nın çalışma odasının önünde buldum. Etrafı bir göz daha kontrol ettikten sonra odaya girdim.
"Yakalanırsam çok pis sıçarım." Diye mırıldandım kapıyı ardımdan kapattıktan sonra.
İşimi şansa bırakmak bu sefer çok aptalca olabilirdi. Fazla ses çıkarmamasını umut ederek yavaşça kapının kilidini çevirdim. Umduğum gibi oldu. Şansım yaver giderse eğer onun hakkında bilgi edinebileceğim bir şeyler bulabilirdim. İlk olarak nedenini bilmediğim bir şekilde ellerim binlerce kitabın bulunduğu, metrelerce uzunluktaki kitaplığa gitti. Belki içinden fotoğraf, birinden gelmiş bir mektup ya da kitapların yanına alınmış bazı notlar bulabilirdim.
Alt sıradan başlayarak teker teker neredeyse tüm kitapların içini karıştırdım. Her sayfaya bakacak zamanımın olmadığını bilsem de biraz daha eskimeye yüz tutmuş kitapların sayfalarına daha dikkatli baktım. Ama kitaplardan istediğim verimi alamadım. En azından baktıklarımın arasından... En üste bakabilmek için sandalyeye ihtiyacım vardı. Ama bu bayağı uğraş gerektireceği için masasının yanlarındaki çekmecelere geçtim. Çekmecenin birini çektiğimde çekmecenin içine tam uyumlu, yatık halde duran bir kasa gördüm ve tabiiki şifreliydi.
"Tamam işte ne varsa bunun içinde," diye söylendim sessizce.
Gözlerimi devirip çekmeceyi geri sürdüm. Diğerlerininde de belge tarzında kağıtlardan başka bir şey yoktu. Boşuna arandığım hissine kapıldım. Büyük ihtimalle her şey odasındaydı. Kim çalışma odasında özelini saklardı ki zaten? İki dakikalığına dinlenmek için Kahra'nın o görkemli siyah döner koltuğuna oturdum. Hazır kimse yokken bacaklarımdan güç alarak sağa sola döndüm. O sırada da masasının üstündekilere ufak bir göz attım. Gerçekten belgeler hariç hiçbir şey yoktu. Tam o sırada ayağımın altındaki bir bölüm kahverengi tahta parçası garip bir şekilde gıcırdadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüler Diyarı Kralı | +18
Teen FictionO tüm ihtişamıyla kalbimi tamamıyla ele geçiren cehennem, Ben ise her şeyden habersiz onu büyüleyen vazgeçilmez cennet. Aldığımız alevin ortasında ya yanıp kül olacaktık ya da o alevin ta kendisi. Peki ya ikimiz de çıkışı olmayan bir kuyuya sürükle...