Bölüm 5

45 6 0
                                    

Kalleş kanepe yine yapacağını yapmıştı. Aziz gözlerini açtı. Derin bir nefes alıp hafif gerilmeye çalıştı yattığı yerde ama her tarafı tutulmuştu. Boynu , omuzları taş kesilmiş, sanki göğsünde sekiz kişi otururyormuş gibi hissediyordu. Doğruldu oturduğu yerde. Perdeler sıkı sıkı kapalı olduğu için günün hangi zamanın da uyandığını idrak edemedi ilk anda. Cep telefonuna uzandı ve saatine baktı. Saat takmayı hiç sevmezdi. Sıkıyordu. Bunaltıyordu... Cep telefonunda saat sekizi geçiyordu. Daha erken bir saatti. Hemen oturduğu yerde pantolonunu geçiredi üstüne. Uzanıp perdeleri araladı. Salonda ağır bir koku olmalıydı kendisi farketmese de. Havalandırmak ve sabah tartışmaya kaldığı yerden devam etmemek için pencereyi araladı. Sabah serinliği hemen odayı doldurdu. Holün kapısına yöneldi. Holün karşısında yatakodasının kapısı açıktı. Sabah serinliği yatak odasına dolup sabahı cehenneme çevirmemek için yatak odasının da kapısını kapatması gerektiğini düşündü. Hemen yatak odasının kapısına gitti parmaklarının ucunda. Kafasını odadan içeri uzattı. Oda boştu. Yatak topluydu. Aziz şaşırdı. Sabahın bu saatinde... Çoktan uyanmış, uykusu çok hafif olan Aziz'i uyandırmadan mutfağa mı geçmişti? Hemen oturma odasına dönüp camı kapattı. Mutfağa geçti. Mutfakta da yoktu. Hamileliğinin geçen son iki ayında ihtiyatlı davranıp kapının önüne bile çıkmamıştı. Şimdi nereye gitmiş olabilirdi ki? Aziz kolunu mutfak kapısına dayayıp elinialnına koydu. Boncuk boncuk terlemişti. Sanki aç karnına bikaç bardak çay içmiş gibi midesi bulanmıştı. Yatak odasına geri döndü. Kıyafet dolabı yarım açıktı. Kıyafetlerin yarısından çoğu yerinde yoktu. Tuvalte koştu. Diş fırçası, banyo lifi, badem yağı... Banyoda ki eksiklerde hemen göze çarpıyordu.

Gül evi terk etmiş ti. Annesinin yanına gitmişti kesin. Zaten evliliğinin yarısını annesinin yanında geçirmişti. Duruma terk sıfatını getiren sadece habersiz gitmiş olmasıydı.

Aziz salona döndü. Kanepeye bıraktı kendine. Boş boş tavana bakarken gözüün önünde sadece doğacak kızının ulturason resmi beliriyordu. Cep telefonu elindeydi ama aramadan önce sakinleşmeye, kendini içinde bulunduğu duruma alıştırmaya çalıştı. Telefonu açtığında geçecek konuşmalar çok önemliydi. İçi buruktu. Kan beynine sıçramıştı. Tekrar cama uzanıp ardına kadar açtı. Kafasını dışarı uzatıp serin avayıiçine çekti. Bilinçsizce gözleri sokağın bi aşağısına bi yukarısına gidiyordu. Belki evden yeni çıkmış köşe başında taksi falan bekliyordu. Umutsuz bir umuttu tabi ki bu. Sokak boştu. Kimse yoktu. Telefonunda rehberi açtı. "K" ve "A" tuşlarına basınca ekranda "KARIM" kişi profili belirdi hemen. Yeşil arama tuşuna bastı. Kalbi hızlı atmaya başladı. Telefon çalmaya başladı. İkinci çalışta telefon açıldı.

- Efendim?diye açtı telefonu Gül. Uykudan uyanmış bir ses tonu vardı. Aziz afalladı. Ne zaman kitmişti de uyumuştu. Ne söyleyeceğini bilemedi. Tek kelime edemedi.

- Alo...diye yükseldi Gül telefondan ses gelmeyince.

- Nerdesin sen?diye sordu hemen Aziz. Sesine şaşkınlık, gerginlik ve öfkeli bir suçlama tonu hakim di.

- Nerde olabilirim? Sen nerdesin asıl... Eve yeni mi teşrif ettin?diye çıkıştı Gül.

- Hayır. Akşam geldim. Uyudum senin uygun gördüğün yerde. Şimdi uyandım. Sen ne zaman gittin? Hamile başına... Manyakmısın sen. Ne yapmaya çalışıyorsun.? Aziz öfkesine hakimolmaya çalışıyordu. Bu durumu kabullenemiyordu da.

- Akşam mı döndün sabah mı? Ben akşamdan geldim anneme. Merak edip bakmadın bile dimi. Şimdi farkediyorsun evde olmadığımı. Hamileyim ben hamile. Ölsem, fenalaşsam sabah mı farkedecektin. Gül avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Aziz bir an için annesinin evinde nasıl bir izlenime yol açtığını farketti. Sevgili kayın validesi ve teyzesi yüksek kadınlar şurasını toplayıp, hükmü vermişlerdi anlaşılan. Gül hiç te sorun aralarında kalmalıymış ve konuşulup halledilebilecekmiş gibi davranmıyor du. Bütün sorunlar aileye bir ana sirayet etmiş, hüküm çoktan verilmişti.

SARIMSAKLI GÜNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin