Bölüm 8

33 5 0
                                    

Havalar sıcak olduğu için kahvenin kapısı açıktı. Dışarıda, dar kaldırıma atılmış bir kaç taburede, dip dibe oturanlar da vardı. Aziz dışarıdakilere selam verdi kapıdan girmeden. Ahşap taburede oturanlarda selamı aldılar. İçeride her zaman ki masalarında Sebahattin yerini almıştı çoktan. İçeride oturanlara da selam vererek masaya yöneldi. Selamlaşmayı duyunca Sebahattin kafasını kaldırıp geriye doğru döndü. Aziz çoktan masaya varmıştı. Sebahattin'in omuzuna dokunarak yanında ki sandalyeye oturdu. Yüzünde güzel bir rahatlık ve tebessüm vardı. 

- Günaydın Sebo. Naber? Aynı anda dönüp kahveciyle de göz göze geldi. Çoktan kahveci çayını doldurmaya başlamıştı. Selamlaştılar. Sebahattin yüzünde bıkkın bir ifadeyle, alaycı ses tonuyla:

- Lağım gibi kokuyorsun yine. Bi dişlerini falan fırçala arada la. Ağzında senin cenaze işleri mi yapılıyo olum. 

Aziz Sebahattin'in sözlerinin şaka olduğunu biliyordu. Takılıyordu alt tarafı. Yinede Aziz bu konuda hassas tı

- Lan kes zevzeklenmeyi, senide boşarım amına koyim. Canımı sıkma sabah sabah. 

Sesinde sert bir ton olsa da yüzünde şakacı bir gülümseme ön plana çıkıyordu. Sebahattin bu durumun anlamını biliyordu. Şakana eyvallah, ama bu konuyu uzatma yumuşak geçişiydi bu. 

- Abi şaka bi yana nasılsın? Neler olup bitiyo? Seni sık boğaz etmemek için çok konusunu açmıyorum ama, ha bu gün düzelir ha yarın derken bir ay geçti. Yenge ne zaman.. Aziz Sebahattinin sözünü bitirmesine mahal vermeden konuşmaya başladı:

- Sebo neler olup bittiğini mi merak ediyosun. Olan bi bok yok, biten şey çok. Yenge menge yok artık. Sebahattin Aziz'in net tavrına hemen net bir soruyla karşılık verdi. 

- Peki ya çocuk? Kolaymı abi o kadar? Aziz gerilmeye başlamıştı. 

- Çocuk doğsun hele bi, onuda düşünürüz. Sabah sabah çöktün üstüme vicdan azabı gibi amına koyim. Sen bunun dışında kal devrem. Ben bile dışında tutmaya çalışıyorum kendimi. Zamana bıraktım biraz. Hele bir yavrum doğsun, o zaman bakarız hayat bize nasıl bir oyun planlıyor. Şimdi yeter beynimi siktiğin. Kahvaltı yaptınmı? Simit yiyelim bu sabah. 

O sırada çayı masada yerini bulmuştu. Kahveci hafifçe masanın altına doğru eğilip 

- Aziz. Ayakkabılarını mı çıkarttın sen? diye sordu alaycı bi şekilde. Aziz ellerini havaya kaldırarak 

- Abi Allah aşkına organize misiniz siz ya. Kurban olayım erkek adam gibi sarımsağın dibine vuruyoruz, gül suyumu kokaydık... ayağa kalktı. -Karşıdan simit alıp geliyorum istermisin abi sende. Kahveci bi yandan gülerek, elini göğsüne götürdü. 

- Eyvallah kardeşim. Biz yaptık o görevi dedi. Aziz hızlı adımlarla dışarı attı kendini. Çayı soğumadan simitleri alıp dönmek için acele ediyordu. Sokağın hemen aşağısında, ana caddeye bağlanan köşede seyyar bir simitçi vardı. Sadece simitçi değil, seyyar satıcılar cehennemi olmuştu o köşe. Çorapçısı, zerzevatçısı, kestanecisi, mısırcısı... Aziz simitçiye varmıştı. 

- Selamın aleyküm. Abi dört tane sarsana. dedi parmağıyla simitleri göstererek. Simitçi: 

- Simit mi abi? diye sordu. Tezgahta simitten başka birşey kalmamıştı zaten. 'Yok, Allahın sığırı, Simit arabasının tekerleklerini sar' demek geldi içinden Aziz'in. Hafif tebessüm etti aklından geçen fikre 

- Evet abi. demekle yetindi. Simitleri alıp parasını ödedi. Zıpkın gibi arkasını döndü ve o an arkasından geçen seyyar satıcıyla çarpıştı. Satıcının elindeki kontrplak tabla elinden düştü. Tablanın üstünde, paralel uzanan lastikler,  lastiklerin arasına geçirilmiş piyango biletleri vardı. Aziz refleksle yere düşen tablayı yakalamaya çalıştı ama yakalayamadı. Yakalayabildiği tek şey ucundan tuttuğu bilet oldu. O da lastikten sıyrılıp elinde kalmış, tabla patırtıyla yere yuvarlanmıştı. Piyango cu

- Aman abicim, ne bu acelen. Kamyon gibi ezdin bizim ekmek teknesini. dedi ve yere eğildi tablayı toplamak için. Aziz'de onla birlikte eğilip toplamasına yardım etti. 

- Kusura bakma kardeşim. Kahvede arkadaş bekliyo da... Varmı kırılan, yırtılan birşey? Aziz'in mahçup tavrı piyangocuyu da mahçup etmişti. Tabla çok dağılmamıştı zaten. Doğruldular. 

- Canın sağ olsun abi. Yok önemli bi şey dedi. Aziz:

- Eyvallah kardeşim, kusuruma bakma. dedi ve arkasını döndü. Piyangocu 

- Abi, elli lira. dedi. Gülüyordu. Aziz tekrar durup piyangocuya döndü. Anlam verememiş ifadeyle bakıyordu. Piyangocu: 

- Abi yarım bilet elli lira. dedi Aziz'in elini işaret ederek. Hala gülüyordu. Aziz eline bakınca bileti gördü. Panikle, tabla düşerken yapıştığı bilet hala elindeydi. Bir kez daha mahçup oldu. Bileti uzattı. 

- Vallaha farkında bile... piyangocu sözünü kesti. 

- Abi estafurullah biliyorum farkında olmadığını. Elli lira. Aziz bileti ısrarla uzatarak:  

- Sağol kardeşim ama... Piyangocu yine lafını keserek 

- Abi paran yoksa ikramiye çıkarsa verirsin ama benden o bileti geri almamı bekleme. Bir toz tanesinin uçuşuna bile hikmet veren Allah, buna da bir hikmet vermiştir. Kısmetini tepme abicim. Bileti bana geri verirsen, o bilete hiç bi şey çıkmaz. Keramet bilette değil abi, senin kısmetin de...

SARIMSAKLI GÜNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin