Bölüm 14

26 5 0
                                    

      Telefon sehpanın üstünde titremeye başladı. Aziz hemen açmak istemedi. Ekranda 'O' yazıyordu. Saat henüz dokuz olmuştu. Aziz uyanalı bir, belki bir buçuk saat olmuştu. Sigara üstüne sigara yakıp bu anın gelmesini bekliyordu. Telefon bir kaç kez çaldıktan sonra uzanıp açtı. Uykulu bir ses tonuyla
Efendim. Dedi 

Sesi yeni uyanmış gibi geliyordu, hatta daha uyanamamış, uykusunda konuşuyormuş gibi ağzının içinde geveledi. Gül:

Uyandırdımmı? Diye sordu.

- Yok yok uyanmıştım da şekerleme yapıyordum. Dedi Aziz. Uzandığı yerden toparlanıyormuş, sanki paniklemiş gibi bir tavır takındı.

- Bende şimdi seni arayacaktım. Diye konuşmaya devam etti. Gül'ün akşam ki konuşmadan sonra tavrını merak ettiği için önce onun araryıp aramayacağını merak etmişti. Akşam çok içmiş, uyuya kalmış da ondan aramamış havası vermek istedi duruma. İstediği gibi de oldu.

İyimisin? Başın falan ağrıyormu? Çokmu içtiniz? Diye sordu Gül. Sesinde babacan bir tavır vardı. Hesap soruyor gibi değil de gerçekten ilgileniyor, evhamlanıyor gibi soruyordu. Öyleydi de. Kafasında bütün gece cevap bulamadığı bir takım soru işaretleri, güvensizlik, pişmanık gibi bir dolu düşünce olsa da, hepsini bilinç altının derinliklerine bastırıp, yeniden başlamak istiyordu.

- İçtik biraz ama iyiyim. Şimdi bi duş alıp kendime gelirim.Sonra postahaneye gidip sana para göndericem. Sonrada Avukat'a gidip paramızı alması için vekalet vericem.  Aziz 'paramızı' derken vurgulayarak, kelimeyi ezerek söylemişti. Ses tonunda bu cümleye bir tepki, bir karşılık beklediği belliydi.

- Hayırlısıyla... diye karşılık verdi Gül. Aziz bir kaç saniye sessiz kaldı.

- Televizyonda bayağa artist çıkmışsın. Daha parayı almadıysan nerden başladın hemen harcamaya? Aziz hiç şaşırmadı bu kadar içten pazarlıklı bir yaklaşıma. Yine de karısına toz konduramıyordu. Kesin annesinin beyin olması gereken yerdeki kocaman boşlukta yankılanan zırvaların dışa vurumuydu.

- Bankaya hesap açtırdım ikramiyeyi alınca yatırmak için, hemen bana kredi falan tanımladır. Kaz çiftliği gelecek yerden bir kaç tavuğu esirgemiyiler. Şive komiği yaparak şirin görünmeye çalıştı

Sebahattin'le ortakmı aldınız bileti? Sesi hala yumuşaktı ama Aziz konunun nereye varacağını tahmin edebiliyordu.

- Yok ortak almadık. Nasıl aldığımı anlatsam inanmazsın. Sabah simit almaya gittim, simitleri aldımtam arkama dödüm... Gül lafa girdi:

- Televizyon da Sebahattin'i de gördüm. Daha parayı almadan yancımı olmaya başladı yine? Ortak almadıysanız bileti o nasıl düzdü üstünü başını? Her an kuyruğun gibi... Ne işi var noter de avukatta falan? Aziz dişlerini sıktı.

- Kaç senelik asker arkadaş.. Gül bu konuda pek bir şey dinlemeye niyetli gibi durmyordu.

- Ne yani? Asker arkadaşın diye habire sırtımıza kamburmu olacak. Asker arkadaşın da ne? Hayatını mı kurtardı? Boyun borcun mu var? Bütün bana akşam anlattığın planları da Sebahattin Bey'le miyaptınız. O mu girdi kanına. Bu sefer nasıl bi boka sürüklüyo acaba bizi? Aziz tereddüt bile etmeden:

Hiç umurumda değil. Ne Sebahattin umurumda ne de başka bir şey. Bu paranın göz hakkı gibi düşün. Bütün planları ben kendim yaptım. Sebahattin gelmek isterse gelir, tabi sende istersen, ama hiçbirşekilde hiçbir şeye ortak değil. Biz işimizi kurunca bizimle çalışır, maaşını alır. Normal bir çalışandan ne bir eksik, ne bir fazla. Aziz sanki bambaşka biri gibi konuşuyordu. Özellikle Sebahattin ile ilgili daha önce defalarca tartışmışlar, Aziz her seferinde ısrarla Sebahattin'in ailesinin bir parçası olduğunu vurgulamıştı.

SARIMSAKLI GÜNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin