Bölüm 19

18 2 0
                                    

Telefon titremeye başladı. Ekranda "O" yazıyordu. Aziz, Otelin kapısının önünde duruyordu. Daha akşam üstü asılmış kocaman tabelaya bakıyordu. "GÜL OTEL" yazıyordu. Hava kararınca tabelanın ışıklarını yakmış, içerdiği anlam ne kadar kendi kadar parlak olmasa da, tabelanın ihtişamını görmek istemişti. Telefon hala titremeye devam ediyordu elinde. Tekrar ekrana baktı. Yavaşça parmağını ekranda kaydırdı ve telefonu açtı.

- Efendim? sesi yorgun ama sevecen geliyordu.

- Müsait misin? Zamansız mı aradım? Sesi tedirgindi. Aslında müsait misin diye sorarken müsait olup olmadığı ile ilgilenmiyordu. Neden telefonu sadece "Efendim"  diye açtığıyla ilgileniyordu. Normalde de zaten yaptıklarından sonra "canım, karım,aşkım" gibi güzel sözler duymayı beklemiyordu ama yinede içine şüphe düşüyordu. Acaba yanında başka birimi vardı. Bir kadının yanında konuşuyordu da, karısıyla konuştuğunu belli etmek mi istemiyordu. Normalde böyle düşünceler içinde olacak kadar hiç sevmemişti Aziz'i... Hiç bu kadar kıskanacak kadar derin duygular içinde olmamıştı. Belki de Aziz'in kendisini ne kadar çok sevdiğinden emin olduğu için içi hep rahattı. Peki şimdi değişik olan neydi? Belki hamilelik hormonlarının son raddede olması, belki suçluluk psikolojisi, belki de Aziz'in kendisini eskisi kadar sevdiğinden emin olamaması... Aziz'in her zaman dediği gibi "bazen nedenler o kadar önemli olmuyor, neden ne olursa olsun sonuç önemli oluyor". 

- Hayır hayır... Tabi kide müsaitim. Şu an tam kapının önünde, yeni yuvamızın ışıklı girişine, birde akşam gözüyle bakıyordum. Tabelayı bu gün astırdım da... Akşam ışıkları açınca nasıl durduğuna bakıyordum. Sen iyi misin? Her şey yolunda mı? Aziz meraklanmış, evhamlanmış gibi görünse de, çok umrunda değildi. Aslında neden aradın sorusunun başka bir versiyonuydu bu. Hemen ne istiyorsan konuşalım, zira senle cebelleşecek mecalim yok içerikliydi. 

- İyiyim. İsmet'de iyi. Sadece seni merak ettim. Arayıp hem sesini duymak hemde haftaya doğumla ilgili ne planladığını öğrenmek istedim. Karar verdin mi hastaneyle ilgili? Burada, kendi doktorumla mı olacak doğum yoksa Ayvalıkta doğurmam konusunda tutturmaya devam edecek misin. Gül soru sormaktan çok verdiği karara Aziz'i ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Aziz'de bu tavrına çok alışkın olmasına rağmen halen daha sinirden çıldırıyordu böyle davrandığında. Yine de bu sefer sinirden çıldıracak mecali yoktu. Sakin ve net olmaya çalışıyordu.

- İsmet sağlıkla doğsun, sen sağlıklı ol da... Nerede istersen orada olsun. Ben sadece doğum burada olursa hemen otele yerleşip, rahat rahat yaşamaya başlarız diye söyledim. Yoksa tutturmaktan değil. Doktorun sezaryen olmanın daha sağlıklı olacağını söyledi. Normal bile olsa doğum, kırkın çıkmadan, sende çocukta kendinizi toplamadan nasıl buraya dönücez. Kırk gün daha orada mı kalacağız. Yada istersen sen doğum yap, ben kırk gün sonra gelir alırım sizi. Nasıl olsa hamileliğini sayende kaçırdım, doğumunu da kaçırsam çok eksiklik hissetmem herhalde. Aziz'in sesi titremeye ve sertleşmeye başlamıştı. Yada sen arzu edersen ben sıradan bir akraban gibi gelir doğuma, ertesi gün dönerim Ayvalık'a. Sen nasıl buyurursan öyle... Gül Aziz'in daha fazla sertleşmesine ve bu durumun kavgaya dönüşmesine mahal vermemek için lafının bitmesini beklemeden araya girdi.

- Tamam, tamam... Sadece merak ettiğim bir şey var. Doğumu orada yaparsam ameliyatlı halimle bana sen mi bakacaksın. Çocuğa sen mi bakacaksın. Bakabilecek misin. Burada annem var teyzem var... Her şeyi kolaylaştırabilirler. Orada doğum yaparsam nasıl olacak bana sadece bunun açıklamasını yapar mısın. Gül gerçekten sakin ve nasıl olacağını merak eder şekilde sordu. Muhalefet yaratmaya çalışmıyordu. Gerçekten nasıl olacağını planlamaya çalışıyordu kafasında. Aziz sabırlı ve sakin davranmak için artık kendi sınırlarını zorluyordu. Cevabı tokat gibi indi:

- Sende benim gibi öksüz ve yetim olsaydın ne olacaktı? Doğurunca bana bakacak kimse olmaz korkusuyla çocuk yapmayacak mıydın. Çok merak ediyorum da eğer doğum esnasında sana bir şey olursa ne olacak? Allah korusun ya hani, doğum yaparken hayatını kaybedersen çocuğa kim bakacak? Annenle teyzen mi büyütecek? Gül'ün dudakları titremeye başladı. Gerçekten tokat gibi inen sorular bir an da kendine getirmişti Gül'ü. Bir kaç saniye suskunluk oldu. Böyle bir konuşma beklemiyordu Gül. Ne söyleyeceğini şaşırınca saçmalamaya başladı.

- Söylediğin laf mı şimdi. O zaman ya bacaklarımız olmasaydı ölecek miydik diyelim, hep oturalım. Oturduğumuz yerden kalkmayalım. Sen tabi ki bana da bakarsın, çocuğumuza da (Gül çocuğumuza dediğinde Aziz bir an ensesindeki tüylerin kalktığını hissetti) bakarsın ama Annem de hayatta, Teyzem de... Neden ölmüşler gibi davranalım ki. Neden yardım etmelerine izin vermeyelim. Aziz artık bu konuşmaya son vermeye kararlı ve bezgin bir şekilde konuşmaya devam etti.

- Ben sana bunu mu kastediyorum. Senin ailen benim. Sen bizim yaşadığımız yerde benim yanımda doğurursun, yardım etmek isteyen gelir yardım eder. Ben annen, teyzen gelmesin hayatımızda yoklar gibi mi davranalım diyorum sana. Sen doğum yapmaya kendi evinden başka eve gidiyorsun. Doğum yapmaya misafirliğe mi gidilir, doğum yapana misafirliğe gelinir. Sen orada kendi evinde değilsin. Misafirsin sen orada. Tabi gerçekten öyle hissediyorsan... Sen bunun hangi kısmını anlamıyorsun anlayamadım. Ben senin aile sıralamanda kaçıncı sıradayım önce buna karar vermelisin. Eğer orada doğum yapmakta kararlıysan açık ve net söylüyorum, ben kendi çocuğumun doğumuna misafir gibi gelmem. Aziz gerçekten sınırlarını zorlarken kendine hayran kaldığını hissetti. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Tam ana kapının girişinde duruyordu hala. Konuşurken bir yandan bilinçsizce kapının kenarındaki duvara vuruyordu yumruğunu tempo tutar gibi. Eski taş duvar elini zedelemiş, hafif hafif kanamasına neden olmuştu. Yine de konuşması çok sakindi. 

- Tamam o zaman. Haklısın. Sen nasıl istersen ayarla her şeyi, bana haber ver ama annemle teyzemde bizimle gelsinler o zaman. Yanlış anlama, ihtiyacımız olduğundan değil tamam. Yardımcı olurlar. Bir süre bizde kalsınlar. Olurmu? Gül teslim bayrağını çekmişti sonun da. Sidik yarıştırılmayacak kadar haklıydı Aziz.

- Tamam gelsinler daa. Başımla beraber. Ben yarın araştırır hemen sana haber  veririm. Kendine dikkat et. Ayakta kalma çok. Bak doğuma iki haftadan az kaldı zaten. Hadi sen dinlen. Ben hallederim her şeyi sana haber veririm. Annemle teyzeme de söyle hazırlıklara başlasınlar. Onları da gelince alırım. Aziz heyecanlanmış, içi kıpır kıpır olmuş gibi konuşuyordu. Çocuklar gibi yerinde duramadığı sesinden belliydi. Gül kikirdedi, iyi geceler dileyip telefonu kapattı.

Aziz telefonu kapatıp cebinden katlı bir kağıt çıkartıp açtı. Kağıtta iki hafta sonrasına, Özel Edremit Körfez Hastanesi Kadın Doğum Servisinden alınan randevu ve detayları yazılıydı. Tekrar tabelaya döndü, dudaklarının arasında fısıltıyla karışık mırıldandı:

- Tabi ki annende gelecek teyzende... Gasilhanede senle kim ilgilenecek...

SARIMSAKLI GÜNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin