Bölüm 12

24 5 0
                                    

Memory, all alone in the moonlight  

Anılar, ay ışığında yapayanlız.

I can smile at the old days

Eski günlerde gülebiliyordum,

I was beautiful then

Güzeldim, sonra

I remember the time I knew what happiness was

Mutluluğun ne olduğunu bildiği zamanı hatırlıyorum

Let the memory live again.

Tekrar canlanmasına izin ver anıların.


Sabahın erken saatlerinde ilk önce bankaya gitti Aziz. Gişe de işlem yapan Hanımefendi 'Neden hesap açtırmak istiyorsunuz? Maaş hesabı mı olacak yoksa vadeli mi ' diye sorduğunda Aziz'in 'Piyango' lafı etmesiyle kendini Şube Müdürü'nün masasında çayını yudumluyor bulması bir oldu. Hemen adına hesabı açıldı, ikramiye tahsil edilene kadar kullanması için on bin lira kredi tanımlandı. Hesap kartı gelene kadar mağduriyet çekmemesi için cebine tanımlanan krediden birkaç bin lira da koydular. Aziz paranın kendisine kattığı değeri şaşkınlıkla izliyordu. Banka dan hemen sonra, ilk bulduğu alışveriş merkezine daldı. Üstüne güzel bir yazlık takım, ayağına afili bir kundura aldı. Son model dokunmatik cep telefonunu da cebine koyduktan sonra bir berbere girip saçını sakalını düzelttirdi. Şimdi tepeden tırnağa sanki koca bir şirketin yönetim kurulu başkanı gibi görünüyordu. Alış veriş merkezinin önünden Sebahattin'i aramış, gelmesini beklerken yeni aldığı telefonundan Cats Müzikalinden en sevdiği bölümü dinliyordu. 'Mutluluğun ne olduğunu bildiğim zamanları hatırlıyorum. Tekrar canlanmasına izin ver anıların.'


 Sebahattin yolun karşısında görünmüştü. Karşıdan karşıya geçerken alış veriş merkezinin önüne bakınıyordu. Kendine dik dik bakan bir herif dikkatini çekmişti, hem de bir kaç kere... Aziz'i arıyordu oysa gözleri. Çok dikkat etmese de rahatsız ediciydi herifin bakışları. Simsiyah bir takım vardı üstünde. Cumhur Başkanlığı Özel korumalarına benziyordu. Hemde Amerika'da kilerine. Saçları ve bıyığı aynı Ringo Starr'ın Beatles Plak kapağından fırlamış gibiydi. Sebahattin Alış veriş merkezinin önünde durdu. Etrafa bakındı ve fakat Aziz yoktu. Telefonunu çıkarttı. Tama aramaya niyetlendi ki,

- Sebo! Sebo! diye seslendiğini duydu Aziz'in. Olduğu yere çakılı kaldı. Kendisine seslenen Aziz'di ama ses üstüne doğru gelen takım elbiseli heriften geliyordu. Aziz Sebahattin'in bir çırpı da koluna girip yürümeye başladı. 

- Hadi devrem sıra sende. Şimdi şaşırmaya vaktimiz yok. Daha notere gidicez. dedi ve alış veriş merkezine daldılar.


 Noterin önüne geldiklerinde artık ikisi de tam manasıyla cillop gibiydiler. Aziz Sebahattin'e kıyafet, berber, telefon ve ayakkabı seanslarının aynını tekrarlarken, sabahtan beri bütün yaşadıklarını, bankayı anlatmıştı. Artık yeni hayatları başlıyordu. Noterde de banka da yaşadıklarına çok benzer şeyler yaşayacaklarını biliyorlardı. Şu anki durumları kalplerinden başka her şeylerini değiştirmişti. Duruşları, yürüyüşleri, konuşmaları ve hatta bakışları bile değişmişti. Uzun zamandır bomboş olan öz güven tankları şimdi büyük bir hızla doluyordu.


 Notere girmişken bütün evraklarını hazırlattılar. Daha sonra otel falan almak istediklerinde Küçük bir limited şirketi kurmaları gerekecekti. Şirket kurmak için başvurduklarında gerekecek evrakları bile notere hazırlatmışlardı. Aziz'in daha önce dediği gibi 'her şey çorap söküğü' gibi geliyordu. Şimdi avukat ayarlanacak, arkasından para hesaba yattığında bir araba alınıp Ayvalık'a gidilecekti.


 Aziz evrakları toparlayıp bir dosyaya koydu. Noterle el sıkıştıktan sonra kapıya yöneldiler. Noter kapıya kadar eşlik etti kendilerine. Dik ve geniş merdivenlerden aşağı inmeye başladılar. İş hanının tam ortasında bir asansör vardı ama Aziz klostrofobisi yüzünden Asansörleri çok sevmezdi. Çok mecbur kalmadıkça binmemeyi tercih ederdi. İş hanının zemin katına geldiklerinde Birkaç gazeteci ve bir televizyon kamerası etraflarını sardı. Sebahattin geriye doğru bir hamle yaptı. Aziz olduğu yerde kalakaldı. 

- Aziz gel abi. arkadan falan çıkalım. dedi Sebahattin. Aziz 

- Suçmu işledik kaçalım devrem. dedi. İki adım da gazetecilerin arasına girdiler. Kameraman ilk soruyu hemen patlattı. 

-Aziz Bey hayırlı olsun. Ne yapacaksınız bu parayla? Hayatınız da neler değişecek? Başka bir bayan gazeteci haberi ilk önce talihlinin kendi ağızından onaylamak için hemen atıldı: 

- Büyük ikramiyenin size çıktığı doğrumu Aziz Bey? Neden bu kadar gündür açıklamadınız? Aziz yanıtlamaya ikinci sorudan başlamıştı.

-Evet bana çıktı. Büyük ikramiye yarım bilete çıktı. Önce ne yapacağımıza karar vermeden hareket etmek istemedik. Çıkan para muhakkak hayatımızda bir şeyleri değiştirecek fakat hayatımıza olduğu gibi devam edicez. Bir gazeteci

-Ne iş yapıyorsunuz aziz Bey diye sordu. Aziz :

- Çok fazla büyütmenin alemi yok. dedi ve hızla yolda bekleyen taksilerden birine atladılar Sebahattin'le. Aziz taksiciye - Bakırköy Marina. dedi. Taksi harekete geçti sert bir şekilde. Sebahattin

- Nerden öğrendi bu çakallar devrem. Napıcaz şimdi. dedi telaşla. Aziz'de en az onun kadar şaşkın görünüyordu ama telaşlı değildi. 

-Nerden bileyim abi. Banka müdürü falan haber vermiştir. Yada şubede ki kadın... Bişey olmaz devrem rahat ol sen. dedi. Banka da gördüğü ihtişamdan sonra gazetecilere Aziz haber vermişti. Hangi noterde saat kaçta olacağına kadar söylemişti. Bu yüzden de kendi tabiri ile 'façayı düzeltmişlerdi.' Sebahattin'e de söylediği gibi 'Suç mu işlediler ki kaçsınlar yahut saklansınlar'. Zaten kim dostu kim düşmanı gayet iyi biliyordu. Parayla pulla dahi olsa herkesin kendine yakın olması mümkün olurdu belki. Çocuğunun doğmasına bir aydan kısa bir süre kalmıştı. Doğumdan sonra hayat bir çok belkilere gebe olacaktı. Dizginleri ,iyi yada kötü, ele alabilmesi için iyi bir fırsat olacaktı.

SARIMSAKLI GÜNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin