Bölüm 10

30 5 0
                                    

Aziz belki 2 saatten az uyumuştu. Kanepesinde doğruldu. Başı zonkluyordu. Her zamanki günaydın sigarası için sehpaya uzandı. Yine bir dal iki bin bir sigarasından yaktı ve cama uzanıp araladı. Sehpanın üzerinde duran tam altı yüz bin lira değerinde ki kağıt parçasına baktı. Hayat ne kadar garip geliyordu gözüne. Hak etmediği, kazanmak için ter dökmediği bir para, küçücük bir kağıt parçasının üzerinde yazan numaralara çıkmıştı. Ne yapacaktı ki o kadar parayla... Ailesi dağılmıştı, daha doğmadığı çocuğu elinden alınmıştı... Bu küçük servetle; zavallı hayatı için, yarım biletle ikramiyenin yarısını bile alacak olsa servet sayılacak bir para; upuzun kırmızı bir halı yaptırsa ve Gül bu halının üstünde salınarak eve dönse, değeri yoktu. Belki bu parayla kendine iş kurar, yeni bir hayata başlardı ve fakat ne eski hayatı ne de doğmak üzere olan çocuğu bu hayatın neresinde olacakları. Henüz boşanmamıştı bile ve bu saatten sonra boşanırsa, küçük servetinin yarısı karısına giderdi mahkeme kararı ile. Bu paradan kimsenin haberi olmamalıydı. Şener Şen'in 'Milyarder' filmi geldi aklına. Şimdi çakal sürüsü gibi fırsatçılar başına üşüşecek ti. Çok ta umurunda değildi. Ağzına kadar dolu küllükte sigarasını söndürecek bir boşluk aradı. Söndürdü sigarasını. Cep telefonuna baktı. Arayan yoktu. Umurunda değildi zaten bu da. Kahve mesaisine geç kalıyordu. Hemen tuvalete girip çıktı, üstünü değiştirdi. Kalleş kanepe milli piyango talihlisi tanımıyordu. Gömleğini üstüne geçirirken omuzlarında hissettiği ağrı ile, kendi kendine 

- Amına koydumun kanepesi... Parayı bir alayım, ilk işim seni yakıp en kralını alıcam. dedi kendi kendine. Gerçekten de kahve mesaisini çok ciddiye alıyor gibiydi. İşe geç kalan bankacı edasıyla fırladı evden.

Kahveye vardığında, daha kapıdan içeride ki hareketliliği fark etti. Hiç bozuntuya vermeden içeri daldı. Herkes kadar şaşırmıştı acaba içeride neler oluyor diye. Dr. Lightman Lie to me dizisinden fırlayıp gelse, yüzündeki şaşkınlığın yalancıktan olduğunu anlayamazdı. Piyangocu içeride, ayakta etrafa böbürleniyordu. Büyük ikramiye biletinin yarısını o satmıştı. Aziz Selambile vermedi kimsenin dikkatini çekmemek için. Masasına, Sebahattin'in yanına kadar gittiğinde fark etti piyangocu Aziz'i. Hiç bir şey söylemeden kocaman bir sırıtışla bakıyordu Aziz'in suratına. Aziz sandalyesini çekip oturdu. 

-Hayırdır Sebo? dedi. Sebo bıkkın bir şekilde 

- Abi piyango büyük ikramiye bizim mahhalleye çıkmış. Bu denyo da; eliyle piyangocuyu işaret ederek; kime çıktığını arıyor. Aziz, yeşil çam oyuncularını kıskandıracak performansıyla  

- Bana neden bakıyo peki bu andaval? diye sordu. Bu sırada piyangocu çoktan yanında bitmişti. 

- Abim hayırlı olsun. Çok sevindim... Aziz arkasına yaslanıp - Eyvallah kardeşim de... Piyangocu 

- Abim senin yarım bilet? Aziz sert ve keskin tavırla 

- He he. Benim yarım bilete bok çıktı, tahsil etmek için bu bok çukuruna geldim. Canımı sıkma benim. Sana bi çarptık, ayak üstü elli liradan olduk. Sokarım biletine de, ikramiyenede... Sebahattin doğruldu. Kafasında şimşekler çaktı. Aziz'in bu tavrının ve bu tip bir inkarının ne anlama geldiğini biliyordu. Piyangocu gidene kadar sesini çıkartmadı. Piyangocu çok bozulmuş, ama bu sert tavırla hemen ikna olmuştu. Arkasını dönüp çıktı kahveden. Sebahattin gözlerini dikmiş Aziz'e bakıyordu. Aziz 

- Ne var oğlum. Ne bakıyon eblek eblek. Sebahattin yüzünde kocaman bir gülüşle, çaktırmamaya çalışankısık ses tonuyla 

- Başlatma dedenin şarap çanağından. Kaç para vurdu la. dedi. Aziz hiç tereddüt etmeden 

- Altı yüz bin lira ikramiyenin yarısı. dedi. Sebahattin 

- Ne bu surat lan? kaybettiğin yarısının yasınımı tutuyosun. Hayatın kurtuldu lan. Sesindeki heyecan kelimelerle anlatılamayacak kadar garipti. Sanki ikramiyeyi Aziz değil de Sebahattin kazanmış gibiydi. Aziz 

- Rahmetli Kemal Sunalın dediği gibi 'zamansız gelen paranın içine sıçayım' Bizim derdimizi, mutsuzluğumuzu para - pul çözmez devrem. dedi. Sebahattin: 

- Olum bırak arabesk yapmayı. Çulsuz mutsuz olacağına, zengin mutsuz ol. Kaybedecek neyin var demek isterdim ama senin gibi zengin kısmına böyle şeyler söylenmez... Beğenmediysen bana ver olum bileti. Bak ben sana uygulamalı göstereyim mangır nasıl ezilir... Aziz gözlerini fal taşı gibi açtı. Kocaman bir gülümsemeyi kulaklarına kadar yerleştirip 

-Hay aklınla bin yaşa. Ulan kedi olalı bi fare tuttun. Bu parayla her şeyimizi tabi ki ortak yapıcaz ama senin üstüne yapıcaz. Böylece benim karı paranın üstünde hiç bir hak iddia edemeyecek. Olum aklınla bin yaşa. dedi. Şimdi sadece çocuğunu nasıl alacağına yoğunlaşıp, ona göre iş ve hayat kurması gerekiyordu. Artık parası vardı. Hemde bok gibi. Artık zorbalıkla değil, yani yasal olmayan zorbalıkla değil, legal, paralı zorbalıkla alacaktı çocuğunu.

SARIMSAKLI GÜNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin