-İSTANBULLU-
Şarkı önerisi: Cem Adrian- Bu şarkı aşka yazıldı.
Kader.Beş harf, koca bir ömür.
Her insan'ın kaderinde biri vardır derler. kaderim kimdir, kaderimde ne vardır, bilemem. Lakin bir kafes bilirim. Seni içine çeken. Günahların en büyüğünü işleten. Kapısını açsalar da çıkmak istmeyeceğin bir kafes bilirim.
Sevdadır o kafesin adı.
Kara sevda'dır hem de.
Aşk nedir bilmem.
Ama kara sevda nedir, İşte onu iyi bilirim.
Sevda, dikenli bir gül'dür.
Gülü seven dikenine katlanır derler ya hani. Dikeninin batacağını bile bile dokunmaktır, Acıtacağını bile bile sevmektir, sevda.
Benim de kara sevdam, Mardin Midyata'dır.
Midyat'ın sert rüzgarı tenime çarparken nefes aldığımı hissediyordum. Hayat buydu. Özgürlüğü hissetmek bu kadar kolaydı. Rüzgarı hissetmek, özgür olmaktı. Döneceğim sırada Karayel'in dizginlerini biraz daha sıkı tuttum. Karayel benim en sevdiğim atımdı. Lakin sadece atım değil, aynı zamanda can yoldaşım, hayat arkadaşımdı. Bazen beni sırtladığı gibi acımı da sırtaladığını hissediyordum. Kimse anlamasa o anlıyordu beni. Konuşmasa da dinliyordu beni. Hissediyordum. Benim onu sevdiğim gibi o da beni seviyordu.
"Hanımağam!"
Endişeli boğuk bir ses kulağıma dolduğunda kaşlarımı çattım. Dizginleri çekip Karayel'in duracağına emin olana kadar gevşettim. Karayel'in duracağından emin olduğumda dizginleri öncekinden daha yavaş gevşetmeye başlamıştım. Bunu yaparken de topuklarımı Karayel'in karnında bitiştirmiştim. Karayel, isteğimi yerine getirerek önce yavaşlayıp az bir süre sonra da durduğunda memnuniyetle gülümsedim ve dikkatlice at'dan indim.
Gözlerim etrafta sesin sahibini ararken bana doğru gelen bir maraba'ya takıldı. Çayırda koşarak bana doğru geliyordu. Bol şalvarı arada ayağına dolansa da biraz yalpalıyor hemen sonrasında toparlanıp bana doğru koşmaya devam ediyordu. Sonunda yanıma ulaştığında nefes nefese kalmıştı.
"Hanı-" derin bir nefes aldı. "Hanımağam,"
"Hayrola?" dedim meraklı bir tonlamayla. "Ne bu telaş?"
Adam, "Azad ağam gönderdi hanımağam." derken bile hala soluk soluğa'ydı.
Babam'ın adını duyunca daha da meraklanmıştım. Daha bir saat önce konakta beraberdik. Neden haber göndermişti? Birine bir şey mi olmuştu?
"Adın ne senin?" diye sordum, karşımdaki orta yaşlı maraba'ya.
"Râkip, hanımağam." dedi, gülümseyerek.
Anladığımı belli edercesine başımı aşağı yukarı salladım. "Babam ne diyor Râkip? Neden gönderdi seni, söyle hele."
Râkip derin bir nefes aldı. Az önceye göre nefes alış verişi daha düzenliydi. "Önemliymiş hanımağam." tam, 'neymiş önemli olan' diye soracaktım ki Râkip içine doğmuş gibi araya girdi. "Vallah bilmiyorum." dedi ellerini teslim olurcasına kaldırarak. "Lakin mühim bir husus herhal. Sizi konağa çağırıyor. Tez gelsin, dedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ
Teen Fiction"Ve bizler, ipsiz uçurtmalar gibiydik. Aşk'sız, umutsuz ve eksik." Mardin Midyat'a kara sevdalı bir hanımağa'nın, Mihriban Şalaban'ın hikayesi. AŞİRET/ TÖRE ©Tüm hakları saklıdır! -Wattpadd'e "İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ" ad'lı ilk ve tek kitaptır!