"TANIŞMA"
Bölüm şarkısı; İrem- Hayalet sevgilim, Müslüm Gürses- Seni Yazdım
"Anne!" dedi İstanbullu, uyarıcı bir tınıyla. "Biz evdeyken seninle ne konuşmuştuk?"
Kadın tam konuşacaktı ki yengem hızla araya girdi. "Hoş gelmişsiniz, efendim... Hoşgelmişsiniz... Mihriban açsana kapıyı gülüm. Hayde." dedi, yüzüne astığı yapmacık gülümsemeyle.
Hırsla dişlerimi birbirine bastırdım. Şuan şu kapıyı hiç düşünmeden kadın'ın suratına çarpabilirdim.
Fakat bugün'ün mahvolmasını istemiyordum. Zira birazcık sabretmem gerekiyordu. Bu yüzden ben de yengem gibi yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim ve kapıyı sonuna kadar araladım.Bugün oldukça zor geçecekti.
Ayrıca bugün onları uğurladıktan sonra daha Ferhat'ın amcaoğlu'nun düğününe uğramam gerekiyordu. Tam saatinde katılamayacak olsam da, en azından bir kaç dakika olsun o düğünde bulunmam gerekiyordu. Zaten düğün en az 12.00'dan aşağı bitmezdi. Bu yüzden zaman problemim yoktu. Bu gece her ne kadar yorulacak olsam da, o düğüne gidecektim. Geleceğimi söylemiştim bir kere. Son an'da sözümden dönmek olmaz'dı.
"Buyurun." dedim, dişlerimin arasından.
Kadın, bana üstten bir bakış attı ve içeriye girdi.
"Ben size eşlik edeyim." dedi, Gülfidan yengem hızla. Kadın, yengeme yapmacık bir gülümseme gönderdi ve onu takip etti.
"Kusura bakma lütfen kızım. Bu akşam morali biraz bozuk. Yani senden kaynaklanan bir sorun değil." dedi, İstanbullu'nun babası olduğuna kanaat getirdiğim orta yaşlı adam. Kaynanan cadı ama, kayınbaban melek maşallah Mihriban. Gerçekten de öyle görünüyordu. Sorun olmadığını belirtir bir şekilde gülümsedim.
"Hoşgelmişsiniz." dedi, Babam. Gülümsüyordu.
Adam da içten bir şekilde gülümsedi. "Hoşbulduk, Azad bey." dedi ve İstanbullu'nun annesi'nin peşinden içeriye doğru ilerledi.
"Selam." duyduğum nazik ses ile başımı çevirdim. "Cansu, ben." Cansu elini uzatmış, genişçe gülümseyerek tanışmayı bekliyordu. Onun bu sıcak yaklaşımına karşılık vererek, ben de elimi uzattım.
"Memnun oldum. Mihriban, ben de."
"Biliyorum." dedi, sırıtarak. "Abim senden o kadar çok bahsetti ki," Şaşkın bakışlarımı İstanbulluya çevirdim. Cansu'ya susması için kaş göz işareti yapıyordu. Gözleri beni bulduğunda duraksadı. Güneş gözlerin'de yaramazlık yaparken annesine yakalanmış küçük bir çocuğun ifadesi peyda olmuştu. Cansu kıkırdadı. "Ay abi...Hem evleneceğiz diyorsun, hem de iltifat etmekten bile utanıyorsun. Olmaz ki böyle. Bir de daha bunun gerdek gecesi var hani." Cansu'nun sözleri ile gözlerimi kocaman açtım. Nasıl bu kadar rahat konuşuyordu? Ayıp denen bir şey vardı. "Haliniz ne olacak merak ediyorum doğrusu."
"Öhm, Öhm, Öhm." Babam kendini hatırlatırcasına seslice öksürdüğünde aklım başma anca gelmişti. Zira bizim tüm sülale hala içeriye geçmemişti. Zaten içimi fazlasıyla saran utanç, katlanarak tüm hücrelerime yayılmıştı.
"Aaa...Pardon." dedi, Cansu aydınlanmış gibi. "Siz buradaydınız değil mi?"
"Tövbe, Tövbe..." diye mırıldandı Zelal halam ağzının içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ
Dla nastolatków"Ve bizler, ipsiz uçurtmalar gibiydik. Aşk'sız, umutsuz ve eksik." Mardin Midyat'a kara sevdalı bir hanımağa'nın, Mihriban Şalaban'ın hikayesi. AŞİRET/ TÖRE ©Tüm hakları saklıdır! -Wattpadd'e "İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ" ad'lı ilk ve tek kitaptır!