"GÜNDÜZ'ÜN YASI BİTİYOR"
(Medyadaki Şarkıyı yonca emojisinden sonra dinleyebilirsiniz. Beni yazarken çok gaza getirmişti, Sizi de getirsin.)
Bölüm şarkı önerisi: İrem derici- Bazı aşklar yarım kalmalı
Açık pencereden sızarak yüzüme çarpan güneş ışığıyla, rahatsızca yerimde kıpırdanarak ellerimle yüzümü örttüm. Lakin güneş hala arsızca yüzüme vuruyordu. Uykunun bu saat'ten sonra bana haram olduğunu kavrayarak, gözlerimi zorlukla da olsa açtım. Bir elim ile yanımı yokladığımda yatağın sol tarafının boş olduğunu fark ettim. Çocuklar erkenden kalkıp gitmiş olmalıydı. Halbuki horlamıyordum. Deli de yatmazdım. Neden bu kadar erken kalkmışlardı?
Kapıyı tıklatıldığında, "Az, bekle!" diye homurdanarak yataktan kalktım ve sabahlıklarımdan birini almak için dolaba doğru ilerledim. Askılıktaki sabahlıklardan rastgele birini elime aldım ve hızlıca üstüme geçirdim. Hala tıklatılan kapıya doğru aceleci adımlar ile ilerledim.
Kapıyı açtığımda, İstanbullu lacivert takım elbisesi ve özenle taranarak şekillendirilmiş gür siyah saçları ile karşımda duruyordu. Onu bu kadar erken karşımda görmeyi beklemediğimden kaşlarım çatıldı. "Hayrola İstanbullu?" diye sordum uykulu gözlerimi üfeleyerek. "Hangi dağda kurt öldü de, sen benim odamın yolunu buldun?"
Derin bir nefes aldı. "Haklısın aslında." Gülümsedi. Fakat bu gülümseme keyiften oldukça uzak bir gülümsemeydi. "Ben de akşam göz göre göre ektiğim birini sabah kapımda görsem şaşırırdım. " dediğinde, dün akşam onun benimle terasa çıkma teklifini kabul etememe rağmen, son an'da uykum geldi diyerek onu öylece orada bıraktığımı kastettiğini anlamıştım.
"Bak... Dün çok fazla şey yaşamıştık-"
"Açıklama yapmana gerek yok." dedi beni bölerek. Fakat ben onu duymazdan gelerek devam ettim.
"Ve benim kafam hepsini kaldıramadı İstanbullu." dedim, açıkca. "Hani bazen çok fazla duyguyu aynı an'da hissedersin ama hepsini aynı an'da yaşayamazsın ya... Bende de öyle oldu işte."
"Nasıl yani?" diye sordu kaşları çatılırken.
"Şöyle düşün, Ben öfkelenmem gereken bir şeyler yaşadım. Ama aynı zamanda beni öfkelendirmesi gereken o şey, beni çok üzdü. Derin bir yasa boğdu." derin bir nefes aldım. "Anlayacağın İstanbullu, Öfkemi unuttum, yasımı tuttum. Sıra yasımı unutup, öfkemi serbest bırakmakta."
"Anlıyorum sanırım..." dedi gözleri kısılırken. "Bu anlatmaya çalıştığın şey, toplantıyı ertelemek gibi." dediğinde, kaşlarını çatma sırası bendeydi. "Ama daha farklısı. Sen toplantını değil, hislerini ertelemişsin. Tatilini ön plana değil, yasını ön plana almışsın."
Tuhaf bir benzetme yapmış olsa da, söylediklerinde haklıydı. "Aynen öyle."
"O zaman işler birikti desene..."
"Nasıl?"
"Ertelediğin öfkenden bahsediyorum. İşlerini ne kadar ertelersen o kadar çoğalır. Sen de öfkeni ertelemişsin. Senin öfken olması gerektiğinden daha büyük. Ve inan bana birikmiş işler herkesin canını sıkar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ
Teen Fiction"Ve bizler, ipsiz uçurtmalar gibiydik. Aşk'sız, umutsuz ve eksik." Mardin Midyat'a kara sevdalı bir hanımağa'nın, Mihriban Şalaban'ın hikayesi. AŞİRET/ TÖRE ©Tüm hakları saklıdır! -Wattpadd'e "İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ" ad'lı ilk ve tek kitaptır!