AY PARÇASI
"Sevmeyi bilmeyen ay parçasını,
Doldurdum her acı geceme."Bölüm şarkısı: Şekersiz- İmkansız bir aşk denir, Ay parçası,
Ömer Danış- Gidiyorum
Meydan kalabalık olduğu için arabayı meydana yakın bir yerde durdurmak zorunda kalmıştık. Arabadan inerken ne Cansu, ne'de ben çantaları yanımıza alma gereği duymamış, arabada bırakmıştık. Neredeyse Midyat'ın tamamı burada sayılırdı. Buraya bir bakımdan da Şalabanları temsilen gelmiştim. Bu yüzden de takı töreninde hepsi için ayrı bir altın takacaktım. Bunun için adamlardan birisini kuyumcuya göndermiştim. Takı töreni başladığında bana teslim edecekti.
Gözlerimi etrafta gezdirdim. Yaşlıların çoğu oturuyor, gençler halay çekiyordu. Çocuklar ise ellerinde balonlar ile oradan oraya koşuşturuyor, yere saçılan paraları topluyorlardı. Gülümsemeden edemedim.
"Ayy..." dedi Cansu, heyecanla. "İlk defa böye halaylı malaylı bir düğüne geliyorum. Aşırı heyecanlıyım şuan!" Başını bana çevirdi. "Tüm gece halay çekeriz dimi yenge! Gerçi ben bilmiyorum halay çekmesini ama olsun. Sizi izlerken öğrenirim."
"Öğrenirsin tabi." Birlikte kalabalığa doğru ilerlemeye başladık. "Ben öğretirim sana."
"Sen yengelerin en kıyağısın!" dedi, koluma girerek. İstanbullu arkamızdan geliyordu.
"Sizin düğününüz de burada mı olacak peki?" diye sordu, Cansu.
"Evet." diye, cevapladım onu hiç düşünmeden. "Bizim düğünümüz de meydan da olacak."
Halbuki daha İstanbullu ile bu konu hakkında konuşmamıştık. Ama bu düğünü Adar'ın gözüne gözüne sokmam gerekiyordu. Bu yüzden de, bu düğün Meydan'da olmak zorundaydı.
Kalabalığın yanına vardığımızda görüş açıma, konuklarla ilgilenen Ferhat girdi. Bizi gördüğünde kocaman gülümsedi ve ceketinin düğmelerini ilikleyerek koşar adımlarla yanımıza geldi.
"Hanımağam, hoş gelmişsiniz."
"Hoş bulduk, Ferhat." dedim, içtenlikle gülümseyerek. "Biraz geç kaldık ama..."
"Yok, yok Hanımağam." dedi, hızla. "Geldiniz ya, bu bile büyük şeref bizim için." Etrafına bakındı. "Efsa buralarda bir yerde olacaktı...Hah," dedi, aradığını bulmuş gibi. Elini havaya kaldırdı ve 'Gel' işareti yaptı. Başımı o tarafa çevirdim. Efsa, abisi'nin kendini çağırdığını anlaması ile bu tarafa doğru gelmeye başladı. Yanımıza ulaştığında bana başı ile selam verdi. Aynı şekilde karşılık verdim. "Efsa, sen Hanımağamıza masasını göster bacım." Bakışlarını bana çevirdi. "Ben de birazdan uğrarım yanınıza Hanımağam. Şimdi diğer konuklarla ilgilenmem gerek izninle."
"Ne izni, Ferhat. İlgilen tabiki. Düğününüz var bugün sizin. Lütfen rahat ol. Ayrıca hayırlı olsun. Darısı bekarların başına."
"Sağ olasınız, Hanımağam."
"Bu arada ben de bekarım." dedi, Cansu. Gözlerini Ferhattan ayırmıyordu.
İstanbullu boğazını temizledi. "Eminim ki bu bilgi Ferhat'ın işine çok yaramıştır canım kardeşim." dedi, öfkeli bir gülümseyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ
Teen Fiction"Ve bizler, ipsiz uçurtmalar gibiydik. Aşk'sız, umutsuz ve eksik." Mardin Midyat'a kara sevdalı bir hanımağa'nın, Mihriban Şalaban'ın hikayesi. AŞİRET/ TÖRE ©Tüm hakları saklıdır! -Wattpadd'e "İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ" ad'lı ilk ve tek kitaptır!