5.Bölüm

6.9K 522 289
                                    

"GECE GÜNDÜZÜ KAYBETTİ"

Şarkı önerisi:

Adar ağa'cı tayfa için:
Cem Adrian- Duydum ki unutmuşsun

İstanbullu da istanbullu diyen
Tayfa için: Sezen aksu- Seni yerler

Rüzgar tenimi okşarken, arkamdan araba ile gelen istanbullu'ya iddialı bakışlar atıyordum. Ben engebeli arazide Karayel ile gayet rahat ilerlerken, o arabayı ilerletmekte güçlük çekiyordu. Çok geçmeden İstanbullu arabayı durdurduğunda kıkırdadım. Sonunda pes etmişti demek. O arabadan inerken ben de Karayel'i durdurmuştum. Dikkatlice Karayel'in üzerinden indim ve Karayel'i yularından çekiştirerek İstanbullu'ya doğru ilerledim. Ben ona doğru ilerlerken, o da bana doğru geliyordu. Benim saçlarımı hoyratça okşayan rüzgardan o da nasibini alıyordu.

"Pes ettin galiba?" diye sordum sırıtarak.

"Biz buna pes etmek değil de işi kolaylaştırmak diyelim." dediğinde, güldüm.

Konaktan çıkarken istanbullu'nun gitmek için beni beklediğini fark etmiştim. Nedenini sorduğumda bana, "Sizin korumalarınızın bana çocuk bakıcılığı yapmasını sevmiyorum. Kendim gelebilirim." demişti. Durum böyle olunca Ferhat ve diğer korumaları konakta bırakarak Meydana doğru yola çıkmıştık. Karayel ile arabaların gittiği yoldan gidemeyeceğim için meydana arazilerden gitmek zorundaydım. İstanbullu da benim gittiğim yoldan gelmek istediğini söylediğinde başta anlamasam da istanbullu'nun yolu bilmediği için peşimden geldiğini sonradan kavramıştım.

Her ne kadar ona, o engebeli arazilerden altındaki o araba ile geçemeyeceğini, isterse ona da bir at ayarlayabileceğimizi söylesem de bana kulak asmamış, kendi bildiğini okumuştu.

Çok sürmeden tükürdüğünü yalayacağını bildiğimden ses etmemiş,  peşimden araba ile gelmesini onaylamıştım.

Zaten haklı da çıkmıştım.

Tükürdüğünü yalaması çok sürmemişti.

"E, konaktan da bir hayli uzaklaştık İstanbullu. Ne yapacaksın şimdi?"

"Daha yolumuz çok var mı?" diye sorduğunda kaşlarım havalandı.

"Yürüyecek misin ta oraya kadar?" diye sordum.

"Yürüyebilirim belki."

"Saçmalama." dediğimde derin bir nefes aldı.

"Başka türlü nasıl gidebilirim oraya kadar? Bir fikrin vardır umarım."

"Bir fikrim var elbet." dedim Karayel'i işaret ederek.

"Yok." dedi, itiraz ederek. "Hiç bir kuvvet beni o canlıya bindiremez!"

"İyi... Sen bilirsin." dedim omuz silkerek. Karayel'e binmek için öne doğru atıldığımda, hızla kolumu tuttu.

"Beni burada bırakacak değilsin." Duraksadı. "Yani bırakmazsın değil mi?"

"Bal gibi de bırakırım. Neden bırakamayacak mışım? Teklifimi kabul etmeyen sensin." dedim, kolumu onun sıcak ellerinden kurtarırken. Tam tekrar Karayel'e binecektim ki, "Dur." dedi, İstanbullu.

İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin