"GÜNEŞİN GÖLGESİ"
Bölüm şarkısı: 1- Feridün Düzağaç- Düşler sokağı 2-Ziynet Sali- Ağlar mıyım, ağlamam 3-Aynur Doğan- Keçe Kurdan
Gitmek, her soruna çözüm müydü?
İstanbullu gitmişti.
Giderek mi teklifimin cevabını vermişti bana? Sadece 'Hayır' diyerek rededemez miydi? Hadi gitti diyelim. Bir veda bile edemez miydi?
Hayat, veda etmeden gidenleri bekleyerek geçerdi.
İstanbullu bırak benim teklifime cevap vermeyi, bir veda'yı bile çok görmüştü.
Derin bir nefes aldım ve okuduğum kitabın bir diğer sayfasını çevirdim.
Kitap okumayı seviyordum.
Okuduğum kitaplardaki çoğu kelimeler, benim bir türlü dile getiremediğim hislerimdi çünkü.
Ne güzel demiş Akif bulut; "Senden önce de bir başkasının yarımıydım, tamamlayan sendin."
Tek bir cümle.
Tek bir cümle, tek bir gün geçirdiğim birisini bu kadar derinden hatırlatmak zorunda mıydı?
İstanbullu gideli bir hafta olmuştu ama onu düşünmeden geçirdiğim tek bir gün bile olmamıştı.
En kötü yanı ise hala, 'belki gelir' umudu ile pencerenin dibinden ayrılmıyor oluşumdu. Bir hafta olmuştu bu pencerenin önünde sabahladığım günlerin sayısı.
İstanbullu'nun gittiğini öğrenir öğrenmez soluğu Ayaz'ın yanında almıştım. Belki Ferhat yanlış biliyordur diye düşünmüştüm. Ama haksız çıkmıştım. Ayaz, İstanbullu'nun otel projesini bizim şirketle ortak yürütmekten vazgeçtiğini, ilk bulduğu fırsatta geri döndüğünü söylemişti. Ayaz'a göre bu proje hiç olmamalıymış zaten. Eğer o proje hayat bulsaymış, İstanbullu sürekli Midyata gidip gelmek zorunda kalacakmış. İstanbullu gibi birisi Midyat'ta yapamazmış. Yani İstanbullu vazgeçerek en doğrusunu yapmış. Babam bu proje işine hiç takılmamıştı bile. İstanbullu'nun gittiğini öğrendiğinde neden gittiğini bile sorgulamamıştı. Yani konakta İstanbullu'nun gidişini umursayan tek kişiydim. Neden acaba Mihriban Tabiki de umursayacaktım. Ona yukarı terasa çıkacağımıza dair söz vermiştim.
Sözümü tutmalıydım.
İstanbullu burada olmazsa sözümü nasıl tutacaktım?
Telefonumun melodisiyle başımı kitaptan kaldırdım. Göz ucuyla ayak ucumdaki telefonumun ekranına baktım. Arayan kişi Ferhat'tı. Sedirde doğruldum ve telefonu elime alarak aramayı kabul ettim.
"İyi akşamlar Hanımağam." dedi, Ferhat. Her zamanki gibi neşeliydi.
"Sanada Ferhat." dedim, yumuşak bir ses tonuyla. Onun neşesi benide etkiliyordu. Adeta sıkıntılı ruh halimden soyutlanıyordum. "Hayrola? Şer bir haber yoktur inşallah."
"Yok yok hanımağam. Şer değil. Aksine hayırlı bir haber."
Ferhat'ın söyledikleri İçimdeki merakı uyandırmıştı. "Neymiş o hayırlı haber?" diye sordum merakla. Sesim gülmekli çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ
Teen Fiction"Ve bizler, ipsiz uçurtmalar gibiydik. Aşk'sız, umutsuz ve eksik." Mardin Midyat'a kara sevdalı bir hanımağa'nın, Mihriban Şalaban'ın hikayesi. AŞİRET/ TÖRE ©Tüm hakları saklıdır! -Wattpadd'e "İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ" ad'lı ilk ve tek kitaptır!