"GÜNEŞLİ GÜNDÜZLER"
Bölüm şarkısı: Ender Balkır/ Zara- Beyaz giyme toz olur
Bazen hayatta can yakabilirdi insan.
Kimi zaman bilmeden, kimi zaman isteyerek.
Adar, beni aldatırken sarhoş olduğunu söylemişti. Hiç bir şey hatırlamadığını.
Oysaki merak ediyordum. Neden o kadar içmişti? Aşık bir insan, yarın düğünü olduğunu bile bile sarhoş olana kadar içer miydi? İçmezdi. Adar, her ne kadar canımı istemeyerek yaktığına inanıyor olsa da, canımı isteyerek yakmıştı.
Adar, benim kadar sevmemişti belki de. Olamaz mıydı? Olabilirdi. Ama ben, onun beni benden daha çok sevdiğine inanmıştım. İnançlarımı teker teker yıkmış, geçmişti.
Canımı yakmıştı.
Benim canım nasıl yandıysa, Adar'ın canı da öyle yansın istiyordum.
O yazmayı yere düşürdüğümü fark etmemiştim. Zira İstanbullu ile beraberken Adar'dan intikam almak aklımın ucundan bile geçmemişti. Meydana asıl gelme sebebimi bile unutmuş, İstanbullu ile birlikte çocuklarla oynamıştım.
Aylardır Adar'ı nefes aldığım tek bir saniye bile aklımdan çıkaramazken, İstanbullu buradayken onu kalbimden bile çıkarmıştım.
İstanbullu geleli sadece bir gün oluyordu. Ama istanbullu'nun üzerimde bıraktığı etki, bu duruma göre aşırıya kaçıyordu.
"Dağılın!" diye gürledi Adar. Adar'ın öfkesini tüm Midyat bilirdi. Bundan olsa gerek Adar'ı ikiletmeden gitmeye yeltendiklerinde, bir adım öne çıktım.
"Durasınız!" dedim, yüksek ve otoriter tuttuğum bir sesle. "Ha, benim diyeceklerim vardır." İstanbullu bana nasıl, ya da hangi gözle bakıyordu bilmiyordum. Zira yüz hatları hislerini ele vermiyordu. Benim sesim ile iyice arafta kalmış tüm kalabalık, benim sert sesim ile mecburen olduğu yere mıhlanmıştı. "Doğru, o beyaz yazma benimdir." dedim az önce kulaklarıma ulaşan sorulardan birini yanıtlayarak. "Yasım bitmiştir! Artık Şalaban aşiretinin Hanımağası olarak başınızdayım." Adar'ın gözlerinin içine bakarak, "Tıpkı eskiden olduğu gibi!" bir hatırlatmada bulunur gibi söylemiştim bunu.
Adar'ın kaşları havalandı. "Yasın bitmiştir Mihriban Şalaban..." geceleri gündüzlerime tutundu. Bir umut ararcasına, bir medet umarcasına bakıyordu. "Peki ya sevdan? Yasını bitirdiğin gibi...Sevdanı da bitirebilecek misin?"
Herkesin önünde yasımı bitirdiğimi söylemem gururuna dokunmuştu. Yine yapıyordu. Yine ve yine ona olan sevdamdan yararlanıyordu. Onu seviyordum. O da bunu çok iyi biliyordu. Ve ona olan sevdamı kullanmaktan da kendini alıkoymuyordu. Madem o benim ona olan sevdamı hiç düşünmeden gururunu kurtarmak için kullanabiliyordu, o zaman kısasa kısas'tı.
Ben ondan vazgeçebilmiştim.
Onu kalbimin en saklı köşesine gömebilmiştim.
Fakat o bunu yapamamıştı. Ne benden vazgeçebilmişti, Ne de beni unutabilmişti.
En ağırı da beni aladatan o'ydu. Hangi yüzle karşımda durabiliyordu? Aşk mıydı bu? Aşkta gurur olmaz dedikleri bu muydu? Yoksa yüzsüzlük müydü bu? Bencillik dedikleri bu muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ
Teen Fiction"Ve bizler, ipsiz uçurtmalar gibiydik. Aşk'sız, umutsuz ve eksik." Mardin Midyat'a kara sevdalı bir hanımağa'nın, Mihriban Şalaban'ın hikayesi. AŞİRET/ TÖRE ©Tüm hakları saklıdır! -Wattpadd'e "İPSİZ UÇURTMALAR MATEMİ" ad'lı ilk ve tek kitaptır!