4. Bölüm • Evden Uzakta 🏠

538 74 95
                                    

Yıl X224 Yılın İlk Günü

"Prensim alelacele ziyaretimi mazur görün." Yeşil saçlı peri elinde eşyalarının dolu olduğu çantayla beraber soluğu sarayda almıştı. "İzuku benimle okulda olduğu gibi konuş lütfen. Böyle konuşman çok garip geliyor yıllar sonra." Tereddütlü bir ifadeyle konuştu. "Peki o zaman. Siz-Senden bir dileğ-ricam olacak. İsteğimin nedenini ne yazık ki cevaplayamam." Onaylayan bakışları gördüğünde devam etti. "Bana geçici bir süreliğine kalacak bir ev lazım ve başka bir şehre atanmam gerekiyor. Söz veriyorum, karşılığı ne olursa ödeyeceğim."

Prens bir süre bakışlarını gezdirdi çocukta. Solgun, mutsuz ve yorgun görünüyordu. Gözlerinin kızarıklığı ve göz torbaları çok uzun süre gözyaşı döktüğünün habercisiydi. Bunu istemesinin ardındaki nedenin çok ağır olduğunu belli ediyordu adeta. "Pekala İzuku. Sen benim için çok değerlisin, bu yüzden isteklerini söylerken benden asla çekinme. İki gün sarayda kal. O zamana kadar tüm işlerin biter. Anlaştık mı?" Buruk bir gülümsemeyle verdi karşılığını.

~~~

Katsuki uyandığında İzuku'yu bulmak için gözleri kapalı eliyle yokladı yatağı. Boşluğa düşünce araladı gözlerini, kimse yoktu. Dün gece her zaman olduğu gibi uçurmuşlardı kafalarını ve hiçbir şey hatırlamıyordu. Yatakta kendine gelmek için gerindi biraz. Ayağa kalkıp çıktı odadan. Yüzüne su çarptı hafifçe kendine gelmek için. Mutfakta olduğunu düşündüğü çilliyi aramak için aşağı indi ama beklediğini göremedi. "İzuku." diye seslendi. Cevap yoktu. "İzuku." Evde değil miydi? Belki de erken saatlerde görevi vardı ama bugün yeni yılın ilk günüydü. Üstelik öyle olsa sabaha karşı döneceğini bildiği partiye katılmazdı. Şüphelense de daha fazla sorgulamadan yukarı çıktı yıkanmak için. Dolabını açıp kendine kıyafet alacağı sırada anormalliği fark etti. Çillinin kıyafetleri dolapta yoktu...

Ateş perisinin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Neredeydiler? Sonra odada göz gezdirdi korkuyla. Etrafta yeşil periye ait hiçbir eşya kalmamıştı. Kalp atışları son hıza ulaşırken banyoya gitti, orada da ona ait hiçbir şey yoktu. İzuku evi mi terk etmişti? Alnından terler akmaya başlamıştı. Yapmış olamazdı değil mi? Onu bırakıp gitmiş olamazdı. Salonda, mutfakta, aşağıdaki odalarda, her yerde aradı onu. Ne o ne de ondan kalanlar vardı. Salondaki koltuğa oturup ellerini başının arasına koydu. Şaka yapıyor olmalı, diye düşündü. "Acaba dün bir yerlere gideceğini söyledi de ben mi hatırlamıyorum?" Öyle olsa her şeyini almazdı.

Ellerini başının arasına almış düşünürken gidip aramayı düşündü. Başını kaldırdığında ise masada duran not kağıdını gördü. Katsuki'ye yazıyordu üzerine. Katsuki mi? İzuku ona asla böyle seslenmezdi, Kacchan'dı o. Titreyen elleriyle uzandı kağıda. "Katsuki, ben gidiyorum, uzak bir yere. Anneme ulaşmaya çalışma çünkü orada olmayacağım. Onu rahatsız etme. Kendime haksızlık ederek bu hayatı yaşamayacağım daha fazla. Mutlu olacağım bir dünya kuracağım kendime. Bu hayatta sizi ve en çok da seni istemiyorum. Hoşça kal." Kağıda damlayan su mürekkebi ıslatıp dağıttı.

Ağlıyordu ateş perisi. Bu nasıl olurdu? İzuku bunu ona nasıl yapabilmişti? Neden yapmıştı? Neyi eksikti, neyi verememişti? Yeterli değil miydi yaptıkları onun için? Çok çabalamıştı ama başarısız mı olmuştu? Sinirle elindeki kağıdı patlatıp bir kenara fırlattı. Zigon, koltuk, vazo ne varsa devirmeye başladı. Gözyaşları durmuyordu. Bağırarak patlatıyordu her yeri. Kalbi paramparçaydı. Sevgisinden emin olduğu bu çocuk onu bir hiçmiş gibi basit bir notla terk edip gitmişti. Her anını her dakikasını onun sevgi dolu gözlerine şahit olduğunu düşünmüştü ama bütün hareketleri yalandan mıydı? Yalansa neden yapmıştı, neden onunla olmuştu, neden reddetmemişti? Neden, neden, neden? Sonunda tüm evi dağıttığında yorgunlukla yere çöktü. "Şimdi birinin beni sevdiğine nasıl inanacağım?"

OberonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin