22. Bölüm • İlk Işık 🌱

302 36 131
                                    

"Prens Shōto!" Mat yeşiller, Momo'nun çığlığının geldiği yöne doğru döndü. "Yaşıyorsunuz!" Ak perdeye dağılan beyaz ve kırmızı kanat ışığının düzensiz hareketleri, aksayarak zar zor yürüdüğünün habercisiydi. Lanet köprünün son basamağından ayağını huzurla toprağa bırakıyordu ki daha fazla dayanamayıp bedeni yığılmaya hazırlandı. Ancak beklediği gibi toprağa sertçe çarpmanın baskısını hissedemedi. Siyah peri, ağır vücudu yakaladı biraz zorlansa da. Oniksleri buğulanırken onu taşımak için kolunun altına girip kavradı daha sıkıca. "Tutunun bana, lütfen." Her an bayılacak gibi hissetse de sızlayan kıpkırmızı bacaklarıyla ayakta durmak için direndi. Konuştu ama sesi o kadar kısıktı ki etraftaki herkes heykel gibi donup kalmasa anlaşılmazdı söyledikleri. "Katsuki, sisin kontrolünden çıkar çıkmaz bana yardım etti. Ölümün kıyısından döndük. Yine geç kaldım, üzgünüm." Ve daha fazla dayanamayıp düştü. Siyah toprak perisi dengesini kaybetse de sağlam bir duruş sağlayıp yeniden kalktı.

Herkes büyük bir şok içindeyken İzuku ciddi anlamda işinin bittiğini hissediyordu. Bu dinlemeden yaptığı kaçıncı büyük yanlıştı? Biraz önce arkadaşlarına anlatın ve dinleyin tavsiyesini vermemiş gibi köpek gibi saldırıp ağır sözler sarf etmişti gözünün yaşına bakmadan. Oysa yakutlar ne kadar hayal kırıklığı ile bakıyordu ona.

Onu, kılını kıpırdatmasına müsaade etmeyen şoktan Momo'nun çemkirmesi çıkardı. "Ne yaptın ona manyak? Neden bu halde? Kolları ve bacakları kül olmuş. Sen-" "Kes sesini Momo! Birbirlerine yakın seviyedeler. Bu yüzden ikisi de yaralanmış, kör müsün? Senin de yolda akılını kaçırıp delirerek bana saldırdığını, nasıl hakaretler ettiğini herkesin içinde anlatmamı ister misin? Senin ne farkın var? Sen kimsin?" diye bağırdı çilli peri. Onun bu prensçiliği sıkmıştı artık. Kanı öfkeyle fokurdarken kadına yaklaşıp işaret parmağını tehditkarca salladı. "Ayrıca ona benden başka kimse bağıramaz, hakaret edemez. Haddini bil ya da ben sana öğretirim. Anladın mı beni?" Bu sözlerini eğer prens duysaydı, Katsuki'nin köprüde ne anlatmak istediğinin gerçekten farkına varırdı.

Onikslerdeki nefret keskince belli olsa da yeşil periyi ilk kez böyle görmüş, açıkça gerilmişti. Üstelik aralarındaki fark kıyaslanamaz gerçeklikteydi. O nedenle peri sesini çıkarmadan bir ağaç köşesine uzanmasını sağladığı prensin yanına geri dönerek rahat etmesi için eşyalarını çıkarmaya hazırlandı. Alenen sinir olsa da bulaşmasını gerektirecek bir durum da yoktu zaten. İzuku kendi gemilerini batırmıştı çoktan.

Yeşil peri aniden tekrar endişeye sarıldı. Katsuki! Kahretsin! Arkasını döndüğünde kül sarısından eser yoktu. Nereye kaybolmuştu birden? Sarı peri onun dikkatini eliyle çekerek az önce konuşmaya gittikleri yeri işaret etti gözleriyle. İzuku hızla giderken, yanından geçtiği her ağaca gerçekten sırayla kafa atmak istiyordu. Bu ilişkinin daha ne kadar boka sarabileceğinden emin değildi. İçinden keskin bir siktir çekti. İlişkileri her gün, her an daha da zehirli bir hale bürünüyordu ve artık buna son vermezlerse birbirlerini çürüteceklerdi. Zaten giderek zorlaşan sınavlar yüzünden her an hiç birleşemeyecekleri, adını daha fazla anmak istemediği durumun meydana gelip onları ayırmasından deli gibi korkamaya başlamıştı artık. Katsuki düzeltmek için bir adım atmıştı, kendisi de ona fazlasıyla zarar verdiğini bildiği için artık kendisinin de adım atması gerekiyordu.

Çalıları sıyırıp ardına baktığında kül sarısının uyku tulumuna yerleşmiş arkası dönük yatıyor olduğunu gördü. Botlarının çıkardığı sesi, ona ilerlediğini duyduğunu biliyordu ama kıpırdamadığı için minnettardı. Pekala, bunu yapabilirdi, yapmalıydı! Çift kişilik tuluma girmeden önce ayakkabılarını çıkarıp kenara koydu. Yanına uzanırken bedenine derin bir korku dalgası çarpsa da titremelerini durdurmak için yumruklarını sıktı. Yapabilirdi, yapabilirdi. Katsuki kendisinde, ilaçlarını alıyor, sis yüzünden bile kimseye dokunmadı. İyi olacak.

OberonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin