"Ağzını aç!" diye bağırdı çilli öfkeyle. "İzuku, yuttum diyorum sana." Aynı şekilde karşılık gördüğünde yaralı parmaklar ateş perisinin çenesinden tutup sıktı. "Aç, kontrol edeceğim." Kül sarısı, kendisini böyle zorlayan yeşillinin ne kadar ateşli göründüğünü fark ederek sırıttı ve ağzını açarak yaramazca dışarı çıkarttı dilini. Ormanı, bu ifadesinden kafasındaki düşünceleri tahmin ederken hafifçe allanmış incili yanaklarıyla kontrol etti ağzının her noktasını. Gerçekten yutmuştu ama ilk ilacını almadan önce sarı peri, İzuku'ya, daha önce yuttuğunu söyleyip gizlice tükürdüğünü anlatınca sonuç buraya ulaşmıştı. "Aferin... Ah, gidiyorum." diye mırıldandı. Turuncu peri hala kendisini izleyen zümrütlere karşın alaylı gülüşünü bozmadan bembeyaz dişlerini diliyle temizleyince çilli peri yandığını hissederek attı kendini çadırdan. "Neden kaçıyor? Sanki aynı tulumda uyumuyoruz."
Yolculuğa ertesi gün döneceklerdi. Çünkü, melez prensin durumu henüz normale dönüyordu. Bu birkaç gün içerisinde yeşil peri düzenli olarak ateş perisinin ilaçlarını vermiş ve daha ilk doz sırasında Denki, uyarısını yapınca her defasında zorla ağız kontrolünü yapmıştı. Katsuki ona yeniden gösterilen bu ilgiyi bayılarak kabul ederken çoğu zaman bile bile inatlaşıyordu onunla daha uzun vakit geçirebilmek ve konuşabilmek için. Çünkü çilli peri, bu zamanlar hariç bırak tek kelime etmeyi yüzüne bile bakmıyor, mümkün olduğu kadar kaçıp mesafe koyuyordu aralarına. Ateş perisi üzülse de, sinirlense de korkusunu anlayarak sakin kalmak için gereken ne varsa yapıyordu.
Zaten yine gün sonunda yeşil peri, sessiz, küçük adımlarla yanına gelip yavru kedi gibi uyku tulumuna sızınca ateş perisi uykusunda hareket ediyormuş gibi dönüp kollarını ve bacaklarını sarıyordu hemen pofuduk küçüğüne. O kadar huzur vericiydi ki, yeniden yeşillisini kucaklayıp saçlarını ormana gömerek kokusuyla uykuya dalmak ve onun uykusunda şapşallaşan suratını görerek uyanmak. Bunu o kadar özlemişti ki her uyku saati çadıra girişini işittiğinde kalbi heyecanla göğüs kafesini tekmeliyordu.
Yine çadırın fermuarı aralandığında yakutlarını hemen gözkapaklarıyla örtüp uyku pozisyonuna geçti. Daha öncekilere göre daha kaba ve gürültülü ayak seslerini duyduğunda hafifçe çatıldı kaşları. Bir sorun mu var? Botlarını sarsa sarsa çıkararak ateş perisine hiç dikkat etmeden eliyle koluyla döver misali onu kuvvetlice ittirerek girmeye çalıştı tuluma. Dışarıda onu öfkelendiren bir şey mi olmuştu, neydi bu hoyratlığı? Bir daha yaklaşmasın diye uyarı niteliğinde kızıyor muydu acaba? Sonunda zar zor bedenini sığdırarak derin bir nefes verdiğinde Katsuki de pozisyonunu almak için bekledi. Arkasındaki beden düzenli solunumlarına geçtiğinde kül sarısı kirpiklerini birbirlerinden ayırmadan yavaşça arkasına dönüp iri kollarını dakikalardır beklediği vücuda ilerletti. Bir problem var.
Aklını başından al yumuşak tene değil; fazlasıyla sert, kaba ve yontulmuş ağacı andıran bir şeye dokunmuştu aksine. Bu da kimdi böyle? Yakutlar aralandığında "N'aber yavrum?" beklediği son şey kızıl mercanlardı elbette. Ateş perisi tiksinerek anında uyku tulumunun dikiş sınırlarına çekilip tısladı. "Ne işin var burada boktan saç? İzuku nerede? Sapık mısın yanıma kayıyorsun?" Kızıl peri gülmemek (patlamamak, her iki anlamda da) için diyaframını kasmaktan doğum sancısı geçirmesine ramak kalmıştı. "Dostum biraz önce bana ellerken hiç öyle demiyordun ama. Beğenmedin mi kaslarımı? Yani İzuku'nun ki gibi hem biçimli hem de baştan çıkarıcı değil ama ben de idare ederim bence." Ne saçmalıyordu bu? Söylediklerinin hiçbiri gereken cevap değildi.
Ateş perisi, üzerinde hafif kıvılcımlar oluşmuş elini toprak perisine öfkeyle yaklaştırırken mercan gözlü dehşet içindeymişçesine bağırmaya başladı. "İmdat, İzuku, yardım et! Manyak eski sevgilin beni öldürmeyi deniyor. Kesin yutmuyor ilaçlarını, bak. İm-" Ateş perisinin taşlaşmış elleri, ağzına çarparcasına dudaklarını örttüğünde, kızıl perinin bağırmaları boğuklaşsa da akıllanmadan hala mırıldanmaya devam ediyordu. "Kes sesini, ne işin var burada diyorum sana?" Kızıllar uzun süre birbirini kestiklerinde sonunda yakutlu kısıkça bağırdı. Eijirō bunu nasıl başardığını asla anlayamasa da onun Katsuki olması yeterli bir açıklamaydı. "Ne bakıyorsun aptal aptal? Cevap versene!" Mercan kızılı, üst siyah kirpiklerini baygınca aşağı kaydırarak işaret etti, onu boğmaya kararlı avucu. Kül sarısı dudakları iğrenir gibi kıvrılırken avucunu uzaklaştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oberon
FantasyBakuDeku, Peri Au, Özgünlük, Yetişkin İçerik Yōseri ülkesinde ölmek üzere olan yaşlı kralın, oğlundan son isteği, ülkenin de adını aldığı Yōseri çiçeğidir. Ancak yalnızca tek bir bölgede yetişmektedir. Genç prens çiçeğe ulaşabilmek için en güvendiği...