24. Bölüm • Ölüm Tercihleri 🪦

212 27 143
                                    

UYARI: RAHATSIZ EDİCİ PSİKOLOJİK İÇERİK —> İNTİHAR

Son nefesler... Yaşanılan yılların kısacık saniyelere sığdığı o süreç. Çoğu bu anın mutlu ve huzurlu olmasını ister. Bazıları şanslıdır; kuş tüyü yastığı başının altında, sıcacık yatağında, uykusunun bilmediği kaçıncı saatinde, acısız ve ağrısız... Bazıları şanssızdır; cayır cayır yanan ateşin ortasında, ciğerlerine dolup alev alev yakan masum görünen durgun suyun altında çırpınarak, keskin bir nesne vücudunu paramparça ettiğinde, belki de tedavisi olmayan hastalığının bedenini çürütmesiyle... Kimi sevdiklerinden önce, kimi sevdiklerinden sonra, kimi ise sevdikleriyle beraber gitmek ister. Ancak ölümün nasıl, nerede, ne zaman, kiminle olacağı seçilemez. Yalnızca bir müdahale, eğer o birey talihliyse ki buna ne kadar talih denilebilir bilinmez, buna kendisi karar verebilir. Bu duruma ise en sık kullanılan kelime: intihar.

~~~

"Katsuki, İzuku, uyanın artık. Kalkın, kalkın, hadi." Kül sarısı öfkeli bir suratla kirpiklerini sonuna kadar araladı sızlamasına aldırış etmeden. "Ne? Ne var boktan surat? Ne sikime çığlık çığlığa bağırıyorsun yine?" Boğazını parçalayan bağırmaya karşılık yeşil peri panik içinde tulumun içinden kaçarak birkaç adım geriledi endişeyle. "Neler oluyor? Kacchan neden bağırıyorsun? İlaçlarını vereyim mi? Saat kaç?" Turuncu peri ona kısık bir bakış atarak yanında duran ilaçları hızlıca tek seferde yuttu. "Önceden de böyleydim. Neden hemen hastalığıma bağlayıp kaçıyorsun? Buraya gel!" Doğru, hastalığı hariç sinirli birisiydi zaten. Süzüle süzüle gelip uslu bir köpek gibi oturdu yanına. Bu kırıcı davranışları kesmek istese de kendi yetisiyle yapmadığı için müdahale edemiyordu. "Katsuki, bu kez ciddi. Kampta biz hariç kimse yok." Yakutlarda oluşan soru işaretleriyle "Prens, Tenya, Momo yok. Normalde umursamam belki bir yerlere gitmişlerdir diye ama Eijirō da kayıp. Sabaha yakın saatlerde ağaçların sıklaştığı yere gitti ama asla geri dönmedi." diye devam etti.

Ormanın içinden Kyōka bağırdı. "Tenya'nın gözlüğü burada, yere düşmüş. Denki, duyuyor musun?" İşte gerçekten dikkat çekip endişelendirecek bir durum olabilirdi bu. Tenya gözlüğünü yalnızca uyurken çıkarır, onu da yanı başına koyar ve gözünü açar açmaz yaptığı ilk şey hemen tekrar takmak olurdu. Bu konuda oldukça titizken daha önce çilli peri, onun yedek gözlükler taşıdığını da görmüştü. Tenya asla bırakmazdı onları. "İşte gerçek bir sorun. Aramadan önce eşyalarımızı yanımıza alalım." dediğinde Denki etrafa bakındı. "Hepsini nasıl taşıyacağız?" Bunu çoktan düşünen çilli "Onların eşyalarını burada bırakmak zorundayız. Sen Eijirō'nunkileri alabilirsin. Onları bulursak geri döneriz." planını hemen oluşturmuştu kafasında. "Denki!" Kyōka'nın sabırsız çığlığıyla sıçradı. "Tamam, gel de önce eşyaları toplayalım."

Eşyaların diğerlerine ait kısımlarını düzenleyip bir köşeye tepiştirdikten sonra aramaya koyuldular. Boş arazi de olsa elbette görüneceklerinden, ağaçlığın arasında dolanıp duruyorlardı ama ne birisi görünüyor ne de seslerine ne cevap veren çıkıyordu. Durum öğle saatlerine kadar bu şekilde devam etti, Denki bir şey bulana kadar. Eijirō'nun siyah saç bandanası... "Ah, ne?" Saç bandanasının bulunduğu yerin etrafına baktı. Eşelenmiş gibi duran taze toprağın birkaç santim gerisinde ayak izleri görünüyordu oraya gelen. Ne kadar kontrol etse de dairenin çevresinde devam eden herhangi başka bir ize rastlayamamıştı. İzler noktada bitiyordu. İçine dolan ürpertiyle titremeye başlarken "O halde iki seçenek var." dedi. "Ya toprağın altındasın ya da havadan saldırıya uğradın. Ancak toprağın altına çekilmen... Ölmezsin değil mi? Ölmüş olamazsın. Bağımız mı koptu?" Hayır, ayrılsa da onu hala seviyordu. Bağları kopamaz, olmaz. "Hayır, diğerleri de kayıp. Benimle ilgisi yoktur. Diğerlerini çağırmalıyım."

OberonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin