7. Bölüm • Bağ 🧵

484 67 50
                                    

Bölüm içi yorumlarınızı bekliyorum~~

Herkes odasına çekilmişken yeşil peri odasında sandalyesini masaya yaklaştırmış, azar azar eriyen mumun cılız ateşini izliyordu. Aslında daha çok düşüncelere dalıp gitmişti. Onun yakutlarını görmeyeli çok uzun zaman oluyordu ama yorgundu o gözler. Mosmordu çevresi. Teni solgun, her zaman farklı duygularla canlanan bakışları artık baygın, kabarıp duran öfkesi daha da artmış, suratsız bir adama dönüşmüştü o gittikten sonra. Benim yüzümden mi yoksa geçen zaman mı onu bu hale getirdi, diye düşündü. Fakat anlam veremiyordu İzuku, onu kullandığını kendi ağzıyla tek tek söyleyen ateş perisinin böyle değer vermediği biri için solmasına anlam veremiyordu. Bu yüzden def etti aklındaki bu düşünceyi. Saçmaydı. Sıkı çalıştığındandır, dedi. Evet o her zaman işkolik biriydi. Kendini fazla yorduğuna inanması İzuku'ya daha mantıklı geliyordu.

Ateş perisi fazlasıyla güçlenmişti geçen iki yılda. Sıcak, İzuku'nun gördükçe içini ısıtan turuncu kanatların parlaklığı artmış göz kamaştırıyordu. Zaten İzuku'ya göre iri olan beden, Katsuki ne kadar çökmüş olsa da kuvvetinden, sağlamlığından ve biçiminden hiçbir şey kaybetmemiş daha da güçlenmişti. İzuku bu görüntüden kendini alamamıştı belli etmese de. Kalbi göğsüne vura vura atmaktan çekinmemişti. Hala aklına geldikçe tekliyordu.

Titreyen mum ateşi İzuku'yu kendine getirdi. Başını salladı yeşil peri. Kızdı kendine. Aradan geçen yıllara rağmen onun, kendisi üzerinde oluşturduğu bu etkiyi hala atlatamamıştı. Onun için yalvaran kalbini susturamıyordu yine. Ne kadar zavallıca! Kendisini bu kadar değersiz gören birisi için aklına mukayyet olamamak, acıyla direnen aşkını öldürememek... Binlerce bıçak saplanan göğsünün üstüne yumruğunu sıkan elini bastırdı. "Acıma artık." dedi boğazını zorlayan bir fısıltıyla. "Onun için bana işkence etme, yalvarırım. Unut onu." Biliyordu unutamazdı. Onu unutmak, bütün hayatını unutmak demekti. En çok da bunu kabullenemiyordu. Katsuki, onun hayatıydı ama İzuku, Katsuki'nin hayatında kullandığı bir eşyadan başka bir şey değildi. Bunu görmüş duymuştu.

"O senin çocukluk arkadaşın bu kadar acımasız olma." dedi Ochako ama yüzündeki ifade küçümseyici ve eğleniyor gibi duruyordu. "Çocukluğumuzdan beri tek istediğim oyuncağım olmasıydı." dedi ateş perisi içkisini yudumlarken. Ochako gülerek cevap verdi. "Eh, bunu kendisi yıllarca anlayamadıysa hak etmiştir zaten."

"Yalnız ona aşıkmışsın gibi geldi bana. Bakışların, sözlerin tavırların..." Katsuki öfkeyle gerindi. "Amma ısrarcısınız. Aşık olduğum falan yok. Kendisi bile duymadı bunu benim ağzımdan. Duyamayacak da." Hıçkırıklarını tutmak giderek zorlaşırken ellerini titreyen dudaklarına bastırdı zorlukla. "Ona böyle davranmazsam hemen duygusallaşıyor, üzülüyor, kaçıyor. Uğraşmak istemiyorum, inandığı sürece sıkıntı yok. Sürekli peşinden gidemem."

Ve daha bir sürü. İzuku uzun süre dinlemiş izlemişti onları. Katsuki ve arkadaşları uzun süre onu bu çirkin sözlerle aşağılamış, daha sonra konu dağılınca içerek sürdürmüşlerdi eğlencelerini.

Ahşap kapının çalmasıyla sıçradı. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki? Kapıya doğru süzüldü sessizce. "Kimsin?" Ses yok. Görevlilerin yarınki önemli yolculukları için iyi bir uyku çekmeleri gerektiğini bildiklerinden, onları rahatsız etmeyeceğini düşündü çilli. Kapıya birkaç kez daha vuruldu. Ekipten biri olmalıydı ama herkesle arası bozuktu prens hariç. "Prens Shōto, siz misiniz?" Kapıya gürültülü bir yumruk indiğinde geri çekildi ürkerek. Gelen kişi her kimse ısrarını sürdürdüğü için Prens olduğuna inanarak açtı kapıyı. Daha ne olduğunu anlamadan içeri itildi ve sırtı aceleyle kapatılan kapıya yapıştı. Tanrı aşkına ne oluyordu?

OberonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin