Yeşil, mavi, kırmızı ve sarı renklerinin yoğunlukta olduğu dağ etekleri sıcak güneşin kucaklaması sayesinde cıvıl cıvıl ışıldıyor; kanatları olan tüm canlılar gökyüzünde kıvrımlı danslarını yaparak eğleniyorlardı. Güneş'in, hayat kaynaklarının tadını sonuna kadar çıkarıyor, vücutlarının her santimine işliyorlardı sıcaklığı. İşte Bakugō bu kusursuz işlenmiş manzarayla karşı karşıyaydı, dehşet içinde... "İzu...ku, İzuku'm." Korku bu kadar ağır bir duygunun yanında az kalırdı. Kıpırdayamıyor, benzi ölüm uğramışçasına bembeyaz, yakutları genişlemiş ama noktaları kaybolmuş, bir heykel misali kıyıda, onu kendisine getirmeye çalışıp tokat gibi çarpan rüzgara karşın ayakları toprağa gömülmüşçesine duruyor. "Ormanım..."
Çamura batan botların çıkardığı ses kül sarısına yaklaştı. Sarı ve kızıl arkadaşları, kendilerini ne kadar aşağılasa da vazgeçmeyerek tekrar dönmüşlerdi endişelenmemek için, geç kaldıklarından bihaber. Tek başına uçurum kenarında put gibi dikilen beden karşısında gerildiler. Kızıl peri kendisini öldürmeyi düşündüğünü sanıp saniyelik paniklese de daha sonra böyle bir girişimde bulunacak kişinin aşağı bakmayacağını bilerek karanlık tarafını susturdu. Ama çilli peri neredeydi? Kamp yolundan geldikleri için dönse haberleri olurdu.
İlk yanına koşup omzunu tutan ve soran sarı oldu. "Katsuki, iyi misin? İzuku nerede? Ne oldu?" Ateş perisi kilitlenmiş bir biçimde aşağıdaki boşluğa bakmayı sürdürünce Denki'nin kalbi ağzında atmaya başladı. Hayır, hayır, bu olmuş olamaz, bu kadar ileri gidemez, bu kadar çıldıramaz. Geniş omuzları hiddetle kendisine çevirse yalnızca iri beden kendisine dönmüş yüzü uçurumun aşağısında kalırken kan kırmızısı gözleri odağından kıpırdamamıştı. "Katsuki, İzuku nerede?" Yanıtlamıyor, ses bile çıkarmıyordu. Bir tür epilepsi krizine girmiş gibiydi sanki. Eijirō, sonunda çareyi milim hareket etmeyen yüze, büyüsüyle elini taş gibi yapıp tokadı çakmakla bulmuştu. "Kendine gel boktan herif. Cevap ver."
Turuncu perinin kafası yerine geldiğinde diğer ikisini anında itip uçuruma hızlı bir dalış yaptı. Aşağı inmeli ve ne olursa olsun düştüğü yerden çekip çıkarmalıydı onu. Gözyaşları sürtünen havanın etkisiyle harelerini saniyesinde terk edip temiz havada süzülmeye gidiyorlardı. Katsuki, lanet etti kendisine. Öfkeden yalnızca gözü değil, kalbi, aklı, ruhu kör olmuştu. Nasıl konuşabilmişti öyle? Neden sevgilisiyle empati yapmamıştı ki? Neden onu kaybedince aklı başına gelmek zorundaydı? Neden bir kez olsun lanet olası sinirlerine mukayyet olamıyordu? Çilli gerçekten kurtulmuş olsa bile geri döndüklerinde tüm söylediklerinden sonra onu içtenlikle affedebilecek miydi? Ruhunda olduğu gibi bedeninde de yaralar açmıştı şimdi, belki de asla iyileşemeyecek.
Belli bir mesafeden sonra yüzünü şiddetle hiçliğe çarptı. Burnunun çatırdadığını hissederken boynundan kırılıyormuş gibi şiddetli bir ses duyuldu. Acıyla görünmez bariyerin üzerine yığılıp kalırken onu takip eden periler, kül sarısının çakılışını görünce tam zamanında kanatlarını uçmak için kıpırdatıp daha az sert iniş yaptılar ayaklarının üzerine. Denki biraz olsun rahatlamış hissediyordu bu bariyer sayesinde. İzuku'nun bu mesafeden yalnızca yaralı kurtulma olasılığı daha yüksekti çünkü. Düştüğünü anlamıştı elbet ama bunu Katsuki'nin bilerek yapmış olma ihtimali onu dehşete düşürüyordu. Hayır, bunu düşünemiyordu, belki öfkesiyle onu uzaklaştırmak istemiş olabilirdi ama Katsuki'nin nevri onu öldürecek kadar dönmezdi.
Yakutlu zar zor ayağa kalkıp boynunu esnetti inleyerek. Burnunu, içerden boşalan kanları umursamadan tutarak kemiklerin kulak sesiyle beraber hızla yerine oturttu. Hissettiği zonklamayla yüksek sesle inledi, siktir bu çok acı verici olmuştu. Denki koluna sardığı saç bandını aceleyle çıkarıp burnuna tampon yaptı. "Katsuki, ne oldu? İzuku nasıl düştü?" diye sordu kızıl peri. İşte o can alıcı soru... Nasıl cevaplayabilirdi ki? Böyle olsun istememişti. Sadece kendisinden uzaklaştırmaktı niyeti, başka bir şey değil. Onu neden ölüme itmek istesin ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oberon
ФэнтезиBakuDeku, Peri Au, Özgünlük, Yetişkin İçerik Yōseri ülkesinde ölmek üzere olan yaşlı kralın, oğlundan son isteği, ülkenin de adını aldığı Yōseri çiçeğidir. Ancak yalnızca tek bir bölgede yetişmektedir. Genç prens çiçeğe ulaşabilmek için en güvendiği...