14. Bölüm

962 87 237
                                    

Hayatta en çok istediğin şey, şüphesiz ki en büyük imtihanın oluyordu..

    Bende çok istemiştim, Allah'ın sadece bana gönderdiği bir yürek, bana ait bir göğüs kafesi dilemiştim. Belki de herkes gibi..

    Ne kadar dimdik dursakta, ne kadar mücadele ruhumuza işlendiyse de, kadın erkeğin kaburgasından yaratılmıştır kelamı var ya. İşte o kelam bende dinmeyen ve bilmediğim bir vuslat yaratıyordu.

    Lakin kalp kırıklarıma bakınca, şimdi daha iyi anlıyorum ki en çok dilediğim sevgi, en büyük imtihanım olmuştu hep. Öncesinde cüretkar bir hevesle koşuyordum sevgiye, sonrası ise hep hüsran, hep yarım, hep sızı.

    Koçer'de bunlardan biriydi anlaşılan. Zira güzelliği, kaşı gözü değildi onu bana çeken. Vereceği bir yudum sevgi hissiydi beni bunca umuda bağlayan. Fakat anlamayan bir insana, ne denli anlatabilirdin ki kendini. İstemeyen birine nasıl denirdi, 'sev' diye.

    Aç kalmış gönül, hırpalıyordu bedenimi. Tekleyen kalbimi hissettim, kırıklıktı bu. Sadece mutluluk ile teklemezdi yürek elbet, kırıklıkta yoklardı bazen.

     Aradan geçmiş dokuz gün sonrası eski halime dönmüştüm, biraz zor atlatmıştım hastalığı. Sanırım annemin yokluğunda geçen ilk hastalık olsa gerek.

     Koçer ile olmayan iletişimimiz iyice kopmuştu, birbimize bakmıyorduk bile. Anlayacağınız, yazıklar olmuştu bize. Matemliydi ruhum, üzgün ama atlatabilecek kadar da tecrübeli..

     Boşluk bulduğum vakitler ise Niko amca ile sohbet etmeye gidiyor bazense okulda vakit geçiriyordum.

    Muallimler ile beraber okulu daha ele avuca gelecek şekilde yapmıştık. Rengarenk boyalar ile duvarları hep beraber boyamış ve yine el birliği ile sıraları zımparalamıştık. Tabiri caiz ise çiçek gibi olmuştu okul.

    Bugün ise öğleden sonra Orhan bey ile şehre inmiş ve çocukların eksiklerini tamamlamıştık, yanımızda ki muhtar ile. Orhan bey o gün muhtar ile konuşmuş ve tüm kasabalının da elini taşın altına koyması ile güzel bir meblağ elde etmiştik. Hatta para öyle artmıştı ki, çevre köyler ile iletişime geçmiş ve artan para ile o okullara da yardım edilmişti. Muhtarımız çok tatlı ve yardımsever bir adamdı. Orhan beyle ikisi muhteşem iyilik perileri olmuşlardı. Beni ise sırf ruh halim iyileşsin diye davet etmişti Orhan bey.

      Akşam sekiz civarı kasabaya döndük. Şimdi ise dükkanda kütüphane için gelen gençler ile sohbet ediyordum. Meryem, Tuğba ve Bahar adında üç tatlı arkadaşta edinmiştim kendime. Bu güzel üçlü ile birkaç saat daha vakit geçirdim, derin ve huzurlu sohbet eşliğinde kitapları yorumlayıp biraz da dedikodu yaptık.

    Meryem'in bir ay'dan az vakte düğünü olacaktı, nişanlısı ile kaçamak buluşmak için arkadaşlarını peşine takmış fakat buluşacakları yerde babasını görmesi ile bizim dükkana gelmişlerdi. İyi ki gelmişlerdi. Kız kıza sohbeti öyle özlemiştim ki. Şevki abi ise kızlar ile sohbetimi görmüş, dükkanı bana emanet edip gitmişti.

    Meryem'in nişanlısını kapıda görmesi ile sohbetimiz sonlandı fakat, her boşlukta uğrayacaklarına söz verip ayrıldılar dükkandan. Yüzümde asılı kalmış tebessüm ile Tuğba'nın Mevlüt'üne olan aşk hikayesini düşünüyordum. Ne engeller aşmışlardı, hala çaba sarf ediyordu Tuğba, sevdiğine kavuşmak için.

     Sımsıcak olmuş yüreğim ile aileme mektup yazmaya karar verdim. Masanın başına geçip uzunca ve hasret dolu mektubumu gözyaşları eşliğinde sonlandırdım. Dükkanı toparlarken açılan kapı ile yönümü kapıya çevirdim. Edip'ti gelen, gülümseyip kollarımı açtım bebeğime.

İntisabHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin