Hesaplarım doğru tutmuştu. İstanbul'a adım attığım ilk dakikalarda başladı telaşlı halim. Baba evine gitmeden, direkt hakime hanımdan aldığım adres bilgisi ile gazetenin yolunu tuttum derhal.
Heyecandan ellerim terliyor, gözlerimi kırpma hızım artıyordu. Ara sıra aldığım derin nefesler, durduğum yerde beni yoruyordu.
Bindiğim takside uzunca trafiği de aştıktan sonra, nihayet gazeteye ulaştım. Bekleme salonunda hoş karşılandım ve oldukça kısa bekletildim.
Toplantı salonunda ağırlamışlardı beni. Yanımda eğreti duran büyük kol çantam, fazla terlemekten dipleri yapışmış saçlarım ile daha çok bir kaçığa benziyordum şüphesiz.
Birkaç dakika gergince bekledikten sonra nihayet odaya, şık takım elbise giyinmiş iki beyefendi girdi. Ayağa kalkıp, sevimli lakin bir o kadar seviyeli duran adamlara cana yakın bir şekilde selamlaştım.
Biraz hal hatır yaptıktan sonra, topu bana attılar. İrice duran, sakallarını itina ile traşlamış olan; isminin Haldun olduğunu öğrendiğim beyefendi, "Sizi dinliyoruz Umay hanım," diyerek çok vakitlerinin olmadığını belirtircesine konuşmamı bekledi.
Derhal elim çantama gitti ve hazırladığım ön yazı ve diğer çizimleri çıkartıp önlerine koydum. Ayakta kalmaya devam edip, biraz düşündüm. Resmiyet kanlarında kol geziyordu, lakin bu adamlar komedi alanında ustaca çizimler yapıyordu. Nitekim açık bir kapı görüyordum kendimce.
Derince yutkunup, "Çok değerli vaktinizi ayırdığınız için öncelikle çok müteşekkirim. Öncelikle amatör olmadığımızı bildirmek isterim sizlere. Çanakkale'nin bir kasabasında yerel bir dergide yıllardır bu şekilde çizerliğimiz ve hikayelerimiz çokça okunur. Gazetenize bunları gösterme cesaretini de bundan aldık, diyebilirim. Çizerimiz olan Şevki beyin, sağlık sorunları yüzünden kendisi teşrif edemediği için sizinle tek görüşmek mecburiyetinde kaldım." Dedim kendimi oldukça ılımlı ve bilgili göstermeye çalışıyordum.
Onları etkileyecek hamleler ve cümleler kurmaya uğraşıyordum. "Sizin 'Cıngıllı' olarak yayınladığınız hikayeye gelecek olur isek, tamamen kendi hayat hikayemdir. Size hazırladığım ön metinde bunlara yer verdim. O yüzden sizleri sıkmak istemem. Bunu yayımlamanızı istemem şudur ki; günümüzde hala devam eden kaynana eziyetlerinin, insanda güç kaybetmemesini sağlamak. Parmaklarınızda yüzük gördüm. Sizler de evli olmalısınız. Sizlerde de olmuyor mu, anne, eş sorunları? Düşündük ki, gelinlerine düşman kaynanalar, kaynanasından bezmiş ev kadınları bu seri ile bir nebze kendilerinde birşeyler bulabilir. Gün yaparken gazetenin en çoşkulu ekinde, gülerek kaynatabilirler." Deyip bir soluk aldım sessizce.
Başarıyor gibiydim, pür dikkat beni dinliyorlardı. Şuan karar verme aşamasında oldukları, mimiklerinden oldukça belli oluyordu."Yahut da şöyle olabilir, mağdur bir kadın bunları okur ve gözlerini açar. Belki bir kaynana bu eziyet kısmını zihninden siler. Toplumu yönlendiren, ülkelerin kurulmasını ve yıkılmasını hep kadınlar sağlamıştır değil mi? Eğer bir şey satılıyor ise, bunu kadınlar dillerine doladıkları için satarsınız. Reklamlar, propagandalar hep boştur. Öneri herşeyden ötedir. Bu denli yakıcı bir konunun komedi ile harmanlanması eminim, çok duyulur ve hepimiz karlı çıkarız. Takdirinize kalmış, sizler de birşeyler görmüşsünüz ki yayınlamışsınız. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Öyle bir umut ile geldim ki, en az onbeş bölümlük çizimler ile geldim bugün buraya." Deyip oturdum tekrar yerime.
Sessizlik hakim oldu içeride, dilim damağım kurumuştu. Vakitleri o denli azdı ki, bir çay dahi ikram etmemişlerdi. Genç olan beyefendi, olmayan sakalını sıvazlarken, yüzük olan parmağını masaya vurarak düşünüyordu. Anladığım kadarı ile o da anne ve eş arasında kalmış bir beydi. Orta yaşlı olan beyefendi ise, daha derin düşünceler içindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntisab
ChickLitKapak için @eskalayci_ 'ya sonsuz teşekkürler❤️ İntisab kelime anlamı ile; Bir yere, bir kimseye mensub olmak, bağlanmak anlamlarına gelen Arapça kökenli ve Osmanlıca da çokça kullanılan bir kelimedir. Herkese küs, herşeyden kaçmış bir kadı...