61. Bölüm

687 101 66
                                    

      Eve döndükten sonra anne ve babamla konuşup, toparlanmaya başladım. Annem de boş durmamış, elinde neyi varsa gizli gizli bölüyordu yarıya kadar.

    Babama olanları söylememiştik, eğer babam öğrense idi asla Koçer'in yanında bırakmazdı beni. Babam çok dik duruşlu, çok inatçı adamdı. Dışarıya gövde gösterisi yapmaya da hayli bayılır, en ufak adaletsizliği sinesine çekemezdi. Benim haketmediğim yerde oluşumu sindirmezdi hiç.

    Okuluma, iş yerime, arkadaşlarıma kadar ince ince süzer, bana zararı olabilecek en ufak şeyde hayatımdan yok ederdi sebepleri.

     Aslında ben de isterdim babam gibi bir adamla olmayı, gelin görün ki tam zıttı bir adama aşık olmuştum. Onca yıl bekleyip, olmayacak yerden, olmayacak bambaşka bir alemden birine hemde.

     Yine de, onun göğsüne başımı dayadığım an geçiyordu herşey sanki. Dudakları dudaklarıma değdiği an, bir o oluyordu kalp atış sebebim. Tenine bulanmak, beni bambaşka mutluluklara sürüklüyordu. Aşk galiba böyle bir şeydi.

        Annem kışlık için hazırladığı erişte, tarhana, turşu, akla gelebilecek hemen herşeyden hazırlamış ve odama getirmişti. En son çatal, bıçak takımlarını getirip, 'İstediğini al yavrum, şimdi masraf yapmayın' deyince dayanamadım.

      Annemin beni bu denli düşük yerde görmesi, üzülmesi kanıma dokundu. "Annem, lütfen. Sana herşeyi anlattım zaten. Gazete bir aya güzel bir para verecek, Koçer inşaattan hayli hayli yüksek gündelik ile çalışıyor. İnan ihtiyacımız yok bunlara. Hem kasabaya gidip, kalan eşyalarımızı da alacağız, söyledim ya bunları sana. Hem bu kadar çok şeyi bana yük edersen, Koçer üzülmez mi? Gururu incinmez mi?" Dedim tane tane.

      Annem üzülmesin istiyordum. Yaşlanmaya yüz tutmuş yüreği, bir de beni dert edinsin istemiyordum. Sonunda inandırdım onu kendime.

    Halbuki ben asla oradan çeyizim hariç, tek bir çarşaf dahi almayacaktım yuvama. O günleri hatırlatacak, ruhsuzlaşmış tek nesneyi çevremde barındırmayacaktım.

     Lakin bunu annemin bilmesine hiç gerek yoktu. İçi rahatladı annemin, yüreğimin pusu kalktı o an. Erzakları daha küçük porsiyonlarda aldım yanıma. Yine anne ve babamın arasında uyudum.

       Sabah ezanı ile uyandım ve güzel bir kahvaltı hazırladım. Anne ve babamı öpe koklaya uyandırıp, huzur içinde kahvaltımızı ettikten sonra anneme veda edip, babamla evden çıktık.

     Dün birkaç saat annemle konuşmuş ve yüreğine hafiflik vermiştim. Sanırım. Çok ağlamamaya da gayret ettim bu yüzden.

     Babamla beraber otogara gittik. Saat dokuz buçuk civarı vardık otogara. Babam gidip biletimi sordu ve koltuk numaramı öğrendi. Koçer tam onbir'e almıştı bileti. Gülümsedim istemsiz. Dakikasını bile geçirmemişti. Seven bir insan için, böyle ufak şeyler ne de büyük görünüyordu.

     Babamla yazıhanenin yakınında çay içtik, sohbet ettik. Koçer'i soruyor, tavsiyeler veriyordu bana. Saat on buçuk gibi otobüs gara geldi. Babam ile annem sayesinde oluşmuş orta boy valizimi yerleştirdik. Halbuki gelirken sadece bir kol çantası ile gelmiştim buraya.

       Otobüsün kalkmasına beş dakika varken, babam bana sımsıkı sarılıp, "Seni bir gram üzmesine izin verme kızım. Ben ölene dek yanındayım evelallah. Hiç aman erkektir, aman çekeyim deme sakın. Ben seni dert çek diye değil, mutlu ol, çoluk çocuğa karış diye evlendirdim. Eğer mutsuzluk çekersen, hiç yorma güzel kalbini, baban hep yanında. Al şunu da, işin olana dek muhtaç olma kime kimseye," deyip, itiraz etsem de birkaç büyük banknot verdi elime.

İntisabHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin