O gece sabah dörde kadar konuştuk, konuşma sırası bana gelmişken Koçer'lerin yanına geçtik. Orada ikisine de anlattık olanları beraber. Hasan şaşkın görünürken, Nergis tamamen sakin ve anlaşılabilir şeymiş gibi karşıladı. Gerçi benim çektiğim neydi ki onun yanında.
Benim ailem vardı, bir haber etsem çözülürdü tüm bunlar. Fakat o gül yüzlü kadın tekti. Ya Hasan kötü olsaydı, ya Koçer kadar kaçak biri olsaydı bu konumda olurlar mıydı? Sanmam.
Koçer'e kızdım bu kez. Beni ne çok yalnız bırakmıştı tüm bu süreçte. Onu ne kadar affetsem de, yüreğimin bir yanı kırıktı. Belki zamanla düzelirdi, bilemem ama şuan hala taptazeydi.
Bebeğe bakmaya odalığa geçtik Nergis ile daha sonra. O sıra, ona kendi planımdan bahsettim. Hayret etse de, artık sabrımın kalmadığını. Bu işin bana kalan kısmını, bugün bitireceğimi söyledim.
Nergis sözleri ve bakışları ile bana destek oldu.
İşe başlama saati gelene dek, Koçer, Hasan ve ben kahvehaneyi temizledik. Nergis bebeğinin yanında uyuyakalmıştı. Koçer mutluydu, sanırım iki kardeşin arasındaki buzlar da erimişti. Bizim yokluğumuzda kendi problemlerini çözmüşlerdi.
Ezan saati yaklaşınca Koçer ve Hasan eve girdiler, abdest almak için. Onları beklerken, peşlerinden Ramazan babanın da geldiğini görünce istemsizce gerildim. Üstelik iki kardeşin de tadı kaçmıştı sanki.
Onlar giderken bu kez ben eve girdim ve üzerimi değiştirip Nergis için kahvaltı hazırladım. Meliha anne uyanıktı ama zahmet etmemişti kalkmak için yerinden.
Kaldığı salonumun kapısına baktım bir süre, ömrümde hiç bu denli öfke, kin beslememiştim kimseye. Sakinliğimi koruyup, evden çıktım. Dükkana geldiğimde, uzun zamandır dükkanın yolunu unutmuş Şevki abiyi görünce bir parça sevindim.
Artık aramızda bayağı bir mesafe olsa da, planımın bir parçasında ona da ihtiyacım vardı. Hiçbir araştırma yapmasam da, İstanbul'da gördüğüm şeyler aklıma gelince olabileceğini farkettim fikrimin.
Şevki abi de çökmüştü, kaynanası çok hastaydı ve artık ölümü için gün sayıyorlardı. Bir süre köye gitmişlerdi ve bugün öğrendiğime göre üç gün sonra yeniden gideceklerdi. "Kızım. Allah razı olsun senden. Gözüm kapalı gidiyorum. Aramız bozuk olsa da abinim senin ben, elbette yardımım dokunur sana," demişti.
Daha fazla detaya girip anlatmaya başladım tüm olanları ona. Nergis ve benim başımdan geçmiş herşeyi teker teker anlattım. "Abi, bin dokuzyüz elli altı yılından beri, bu Yeni Sabah gazetesinin pazar eklerinde çizimler yer alıyor. Üstelik başarılı insanların çizimlerine de izin veriyorlar yayımlamak için. Sana daha önce de açtım bu konuyu fakat iyi bir hikayem yok dedin. Al sana hikaye, bugün denemeyi yapıp yollayalım. Hem benim memur bir sürü tanıdığım var, siyasal yoldan da hallederiz. Bir kolaylık illa ki olur. O kadar hakkım geçti sana, bana yardım et lütfen." Dedim ikna etmeye çabalarken.
Yalvarmamı istiyorsa evet yalvaracaktım. Çizim yapabiliyordum, kendimi de geliştirmiştim burada ama yeterli değildi. Şevki abinin yapması lazımdı bunu. Şevki abi namaza gidemedi konuşmamız uzadığı için. Allem ettim, kallem ettim. Üç saate yakın dil döktüm.
Başardım..
Öğlene dek, ortaya saçılmış onlarca kağıt, sürekli oynayan parmaklar, ince ince düşünülmüş replikler ile binbir heves ilk taslağı oluşturduk sonunda.
Ta ki, Nergis bir kucağında bebeği, diğer kucağında sefer tası ile dükkana girene dek. "Abla, buraların hali ne? Güya gizlice yapacaktın bu işi. Allah'tan bizimkiler gelmedi." Dedi elindeki yemekleri uzatırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntisab
ChickLitKapak için @eskalayci_ 'ya sonsuz teşekkürler❤️ İntisab kelime anlamı ile; Bir yere, bir kimseye mensub olmak, bağlanmak anlamlarına gelen Arapça kökenli ve Osmanlıca da çokça kullanılan bir kelimedir. Herkese küs, herşeyden kaçmış bir kadı...