36. Bölüm

766 76 283
                                    

    Düğünümüze üç gün kalmışken Koçer'in kahvehanesini süslemeye başladık. Öyle güzeldi ki herşey, tüm arkadaşlarım, esnaf koşarak yardıma gelmişti. Büyük bir curcuna ile hazırlanıyordu herşey.

      Ömrümce hiç düğün, gelinlik hayali kurmamıştım. Buna rağmen herşey o kadar güzeldi ki, hayal kursam bu kadarını düşleyemezdim sanırım. Edip yardıma gelmiş, Koçer'in sırtına çıkmış üst tentelere kağıttan süsler fırlatıyordu rast gele. Öyle güzel görünüyorlardı ki.

     Koçer ben yokken herkese okuntu dağıtmış, düğünümüzü haber vermişti. Meliha teyze ise yarın gelecekmiş, durumunun iyi olduğunu haber vermiş Ramazan amcaya. Evin temizlik işi bitmiş, eşyalarımı daha özenli dizmiştim yerlerine.

    Çeyizlerimi açmış, salona sermiştik. Nişan yapmadığımız için kına gecesinde çeyiz görmesi yapılacaktı. Dün ise akrabalarım gelmişti. Ev o kadar kalabalıktı ki, Aysel abla ve kızlar birer misafir almışlardı evlerine. O kadar şanslıydım ki, herkes elinden geleni yapıyor; sanki kendi düğünleri gibi asla yalnız bırakmıyorlardı.

     Öğleye doğru babamın fırından aldığı tatlıları tabaklara koyarak, kahvehanede fır dönen Koçer'in yanına ilerledim. Bana gülümseyen gözlerle bakıyordu, yanına iyice yaklaşınca omuzundan Edip'i indirdi. Elimden tabağı alıp, bir masaya geçip oturdu. O sırada biz Edip ile aşk yaşıyorduk. Başının üstünü öpüp, sırtına baktım terlemiş mi diye. Sarılmamız bitince Koçer'e baktım,  yorulmuş olmalı ki tatlılardan yemeye başladı.

      Ardıma bakıp, babamı kontrol ettim. Görünürde olmayınca Koçer'in yanına saldalye alıp oturdum. "Akşama dini nikahımız kıyılacak çok şükür," dedi yüzüme bakıp tabaktan seçtiği baklava dilimini dudakları arasına yollarken. Utanıp başımı öne eğince,  "Güzel olmuş mu dükkan," dedi. "Çok güzel olmuş, bence hep böyle kalsın burası. Lambalar falan çok yakışmış dükkana. Renkli süsler de hoş duruyor, oyun oynarken içi açılır eşrafın," deyip takıldım biraz.

     Yüzüne baktığımda tatlı tatlı gülümsüyordu bana. "Baban gece benim odalığa geldi." Dedi. Babamın yokluğunu farkedecek konumda değildim, şaşkınlıkla,  "Yer bulamadı herhalde," dedim gülüşünü izlerken,  "Yok kulağımı çekmeye gelmiş, oturduk birkaç saat hasbihal ettik." Dedi.

     Etrafı kolaçan edip,  Edip'i yanımızdan gönderdi daha sonra bir bahane bularak. Yalnızdık fakat kahvehanenin ortasında oturuyorduk, "Bu kadar çekinme benden Umay. Eskiden daha yakındın bana, sen böyle yapınca bende çekiniyorum. Bu akşam Allah katında kocan olacağım, bir yüzüme bak. Mutlu olduğunu göreyim," dedi kısık sesle tane tane konuşurken. "Bile isteye olmuyor inan. Farkındayım halimin ama çok farklı hisler yaşıyorum içimde. Bana biraz zaman ver ama şunu bil ki, çok mutluyum." Dedim yüzüne bakarken.

      Dirseğini masaya dayayıp, yüzünü eline yerleştirdi. Hafif eğik başı ile tıpkı sevilesi bir çocuk gibi mahmur bakıyordu bana. Gözleri yüzümü tarıyordu. "Tesbihimi almama üç gün kaldı," dedi birden. "Neden düğünü bekliyorsun ki?" Diye sordum anlamayarak. "Kendimle alakalı diyelim," deyip hafifçe kıkırdadı.

     Tuğba, Bahar ve Meryem'i kahvehanenin köşesinden görününce ayaklandım hemen. Koçer kendine çeki düzen verip, peşimden o da ayaklandı. Kızlar neşe ile Koçer'e selam verip bana sarıldılar sırayla. Koçer'e veda edip, eve girdik hep beraber. Henüz saat öğlen bir'di. Sanırım Meryem'e yaptığımız tüm o tuhaf ritüelleri bana da yapacaktık.

     Evli olan Meryem usülünce annemle konuşunca odamı boşalttık. Kapıyı kapatıp, deyim yerinde ise bana saldırdılar. Bahar çantasından çıkarttığı kil dolu torbayı yatağın üzerine bırakırken, Tuğba perdemi çekiyor, Meryem ağda ve hamam otunu hazırlıyordu.

İntisabHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin