Alt dudağını dişleyip, "Ulan," diye garip bir tepki verince ben de ne söylediğimin farkına varıp bakışlarımı kaçırdım. Bazen düşünmeden konuşabiliyordum ve bu, bu sıralar çok sık olmaya başlamıştı.
"Neyse, uğradın mı emlakçıya?"
"Yok," diyerek kaşlarını kaldırıp indirdi. "Gittiğimde kapalıydı, erken kapatmış şerefsiz Şeref."
Şerefsiz Şeref?
"Yine bana kaldın, desene," dedim tek gözümü kırparak. Gülüp kafasını aşağı yukarı salladı.
"Yarın arayıp da giderim. İşim geç biter büyük ihtimal ama beklesin it, işi ne."
Sanırım bu emlakçıyı pek sevmiyordu. Özel bir nedeni olup olmadığını merak etmiştim.
Sadece kafamı sallayıp onu onayladığımda yoğun bakışlarını üzerimde hissedip ben de ona baktım. Sanki bir şey demek ister gibi tereddütlüydü. 'Hayırdır' der gibi tek gözümü kırpınca dudaklarını birbirine bastırdı.
İstemsizce bakışlarım dudaklarına kayınca boğazımı temizleyip hemen kaçırdım gözlerimi.
"Hem.." Derin bir nefes aldı. "Ne bileyim, dün gece baya huzurlu uyudum."
Beklemediğim için dudağıma yaklaştırdığım kahve fincanı yarı yolda öylece kalmıştı. Şaşkınlıkla Kenan'a bakarken, onun aşırı güzel bakan mavi gözleriyle karşılaşıp daha çok şaşırdım.
Seslice yutkunup fincanı masanın üzerine bıraktım. Ne diyeceğimi bilememiştim doğrusu.
Aklımı karıştırıyordu olur olmadık sözleriyle. Ya da temaslarıyla da!
Benim ciddileştiğimi görünce o da oturduğu yerde dikleşti.
"Gidelim mi," diye sordum ayağa kalkarken. Afallamış görünüyordu. Kafasını sallayıp ayağa kalktığında ben de hala bitmemiş olan kahveyi gidip lavabonun içine döktüm.
Canım sıkılmıştı.
Kapının önünde beni beklediğini görünce bakışlarımı yerden kaldırmadan yanına gittim. Kapıyı kilitlerken beni beklemişti sabırlıca.
Sessizce eve doğru yürümeye başladık yan yana. Farkındaydım, kendinden ödün vererek bana bu itirafı etmişti ve benden böyle bir tepki beklemediği için onun da moralini bozmuştum. Ama ne yapayım, benim bozulan moralimin hesabını kim verecekti?
Birden hızlanarak önüme, tam karşıma geçince iç çekerek adımlarımı durdurdum.
"Yanlış bir şey mi söyledim?"
Daha önce duymadığıma emin olduğum kırılgan sesi canımı sıkmıştı.
Kafamı sağ sola salladım. "İçinden gelen şeyi söyledin, yanlış bir şey değildi."
"Ne oldu o zaman birden bire?"
Sanırım en doğrusu uzatmamaktı. "Bak, bana böyle bir ilişki istemediğini söylediğinde sana kızmadım. Saygı duydum ve hala duyuyorum, ve bu yüzden senden de aynı anlayışı bekliyorum." Merakla ne söyleyeceğimi bekliyordu. "Sana bağlanmak istemiyorum, tamam mı?"
Her ciddi konuşmamız yolun ortasında olmak zorunda mıydı?
"Kendine engel olamadığının farkındayım, sen de bilerek yapmıyorsun ama bana umut veriyorsun Kenan." Koyulaşmış mavi gözlerine diktim gözlerimi. "Eğer seni durdurmazsam her şeyi unutup kendini iyice kaptıracaksın, ikimiz de birbirimize iyice bağlanacağız. Ama sonra bir gün unuttuğun gerçeklerle yüzleşeceksin ve ne olacak biliyor musun?" Alayla güldüm. "Beni suçlayacaksın, sanki her şey benim suçummuş gibi beni suçlayacaksın." Çenemin titrediğini hissedince dişlerimi birbirine bastırdım artık dursun diye. Durmadı. "Ben ne olacağım peki o zaman?"
Beni sonuna kadar dinledi hiç sesini çıkarmadan, onun da gözleri kızarmıştı sanki.
"Dizi çekmiyoruz biz Ömer," dedi titrek bir ses tonuyla. "İleride ne olacağını Allah bilir, bazı şeyleri kontrol edemeyiz. Bazen akışına bırakmak gerekir." Sakince konuşmak için kendini zorlamıştı sanki, ama sonra dayanamayıp birkaç adım geriye gitti ve sinirle güldü. "Günlerdir alıştırmaya çalışıyorum kendimi, görmüyor musun? Belki seninle yıllardır tadamadığım mutluluğu tadarım diye çabalıyorum." Saçlarını yolmak istermiş gibi sertçe çekti elleriyle. "Huzurmuş," dedi gülmeye devam ederek. "Huzuru kim kaybetmiş de ben bulayım."
O karşımda delirmiş gibi gülmeye devam ederken yüzümü buruşturarak eline uzandım, ama sertçe çekti elini. Kendimi çok kötü hissediyordum. "Belki de dediğin gibi olacaktı," dedi ciddileşerek. "Bir gün olur muyduk, bilmiyorum. Dediğin gibi kendimi sana kaptırır mıydım, onu da bilmiyorum. Belki de sonrasında seni suçlayacaktım, o da olabilirdi." Ağladığımın bile farkına varamamıştım henüz. Göz bebeklerinin büyüdüğüne şahit oldum o an. "Ama belki de tam tersi olacaktı? Belki her gün seni bana nasip ettiği için şükür edecektim Allah'a."
Hiç durmadan akan göz yaşlarımdaydı bakışları, boş boş bakıyor olduğunu görünce daha da sesli ağlamaya başladım. Kendime engel olamayarak ikimizin mutlu olduğu anları hayal ederken bulmuştum kendimi. Hayali bile inanılmazdı.
"Bunu ikimiz de asla bilemeyeceğiz artık. Neden biliyor musun? Çünkü sen her şeyi kafanda kurup, filmin nasıl biteceğine bile karar vermişsin."
"Kenan," diye fısıldadım yalvarır gibi. Beni duymamazlıktan gelerek bakışlarını kaçırdı ve sonra arkasını döndü.
"İstediğin gibi olsun," dediğinde daha fazla dayanamayarak hıçkırdım. "Çabalarımı hiçe sayıyorsan zaten uzak duralım."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.