İki

35.7K 2.6K 1.2K
                                    

"İyi de burayı bugün hayatta bitiremeyiz biz Ömer. Nasıl yetişeceğiz yarın ki açılışa?"

Kafenin instagram hesabına, yeni kafenin konumunu ve yarın büyük açılışın olduğunu bildirmiştik.

Tek bir sorun vardı, mekanın tadilat işi uzamıştı ve bize bir hafta dendiği halde iki hafta sürmüştü. İçeriyi düzenlemeliydik ve yarın ki açılış için bir sürü hazırlık yapmalıydık, tüm bunları yapmak için sadece yarın sabah'a kadar vaktimiz vardı.

Buraya gelene kadar 'yarına yetiştiririz' diye düşünüyorduk aslında, ama buranın halini görmek umudumuzu kaybettirmişti.

Her yer birbirine girmişti.

"Yapacak bir şey yok, açılışı ertelememiz gerek."

Ayşe de bana hak verir gibi dudaklarını büzdüğünde oflayarak çöp poşetlerini yerden toplamaya başladım. Bir yerden başlamak gerekiyordu.

Çöp konteyneri dışarıda olduğu için alabildiğim kadar poşet aldım elime, git gel yapmamak için.

Elime doluşturduğum çöp poşetleriyle dışarı çıkmamla birlikte, benimle aynı anda karşıdaki camiden çıkan mavi gözlü Kenan'ı gördüm. Elinde tuttuğu kitabı yanındaki küçük çocuğa göstererek bir şeyler anlatıyordu.

"İyi bak, eğer çizgi aşağıda olsaydı 'ci' olurdu ama yukarıda yani 'ce' diye okunuyor. Bu detaylara dikkat etmelisin."

Ne anlattığı hakkında hiçbir fikrim yoktu, ama gözlerimi kısarak elinde tuttuğu kitabın kapağını okumaya çalıştığımda 'elif-bâ' yazısını gördüm.

Sanırım ders verdiği çocuklardan biriydi bu çocuk.

Onu boş vererek çöp konteynerinin kapağını açmaya çalıştım, ama bir türlü başaramamıştım ellerim dolu olduğu için.

Kenan'ın yanındaki çocuk eline aldığı kitabıyla birlikte onun yanından giderken, ikimiz göz göze geldik. Benim çöp poşetleriyle cebelleştiğimi gördüğü an adımlarını hızlandırarak yanıma geldi.

Ne kadar yardım sever bir adam.

Konteynerin kapağını açıp benim için tutarken bütün poşetleri attım içine ve rahatlayarak derin bir nefes aldım.

"Esselâmü aleyküm," diye konuşunca şaşırmadan edemedim. Adamın selam verişi bile tuhaftı.

"Aleyküm selam," dedim selamını alarak. "Teşekkür ederim, yardımcı olduğun için."

"Lafı bile olmaz." Ceketinin iç cebinden çıkardığı kürdanı dudaklarının arasına alıp beni şöyle bir süzdü. "Hoş geldin mahallemize, Kenan ben."

Uzattığı elini tutarak sıktım. Buz gibi elini sıcak elimle ısıtmak istemiştim. "Ben de Ömer, memnun oldum."

Kenan mı yoksa Kenan abi mi demem gerektiğine karar verememiştim. Aramızda üç dört yaş kesin vardı.

"Kafe açıyormuşsunuz, hayırlı olsuna gelemedik kusura bakma."

Daha on beş dakika önce Hayriye teyzeye kafe açtığımız bilgisini ben vermiştim, ne çabuk millet öğrenmişti? Demek ki burada haberler çabuk yayılıyordu.

Acaba mahallecek bir wathsapp grupları var mıydı?

"Yok, sorun değil. Açılışa bekliyorum ama mutlaka."

"Açılış ne zaman ki?" Ne sen sor, ne ben söyleyeyim be Kenan.

"Aslında yarın diye ayarlamıştık ama çok iş var, yarına bitmez." Kaşları merakla çatıldı. "Birkaç gün sonraya erteleriz büyük ihtimalle."

"Olmaz öyle şey," dedi net bir tavırla. Şaşkınca ona bakarken kolundaki saate baktığını gördüm. "Bugün pazar, herkes evindedir. Çağırırım şimdi ben çocukları, hal ederiz hemen ne yapılacaksa."

"Hiç gerek yok," dedim anında. Kibarlık yapıp teklif ettiğini düşünerek red etmiştim çünkü bu devirde kim kimi tanımadan karşılıksız böyle bir iyilik yapardı ki? Üstelik açılış birkaç gün ertelense bir şey olmazdı, dünyanın sonu değildi ya. "Düşüncen için teşekkür ederim ama gerçekten gerek yok. Biz hallederiz."

Sanki az önce itiraz etmek için o kadar dil dökmemişim gibi beni hiç duymayarak futbol oynayan çocuklara ıslık çaldı.

Çocukların dikkati anında Kenan'a dönmüştü. "Abilerinize ablalarınıza çağırın bakayım, Kenan abim çağırıyor deyin. Buraya gelsinler."

Şaşkınlığım misliyle artarken sonunda bana dönmüştü. "Sen de artık bu mahalledensin, biz yardıma ihtiyacı olana arkamızı dönmeyiz."

Ne diyeceğimi bilemeyerek bakışlarımı yere eğdim. Utanmıştım ve kendimi mahçup hissediyordum. Tanıdığım insana bile böyle bir iyilik yapacağımdan bile emin değilken, daha adını yeni öğrendiği bir adam için bütün mahalleliyi toplayıp yardıma geliyordu.

Yanımıza gelen gençlerle teker teker tanıştım, hepsi de çok tatlı çocuklara benziyorlardı. Yaklaşık on-on beş kişi gelmişti ve on sekiz-on dokuz yaş civarındalardı.

Sorgusuz sualsiz yardım etmeye hazırlardı, sırf Kenan istedi diye. Kenan istemeseydi bile yardıma ihtiyacı olan birini geri çevirmeyecekleri çok belliydi.

Ne kadar güzel bir mahalleye denk gelmiştim böyle ben?

Ayşe ne olduğunu anlayamadığı için dışarı çıkıp yanımıza gelince açılışı yarın yapabileceğimizi söyledim, havalara uçmuştu.

Hepsine birer görev vermiştim yapmaları için. Bazıları temizliği yapacaktı, bazıları masa sandalyeleri düzleyecekti ve diğerleri de yarın için düzenlemeyi yapacaktı.

Ben de kurabiyeleri ve pastaları yapacaktım. Açılışımızı ikramsız yapamazdık ya?

Birlikten kuvvet doğar diye boşuna dememişlerdi.

"Çok teşekkür ederim," dedim masaların düzenlemesine yardımcı olan Kenan'a. Benim sesimi duyunca dikkatini bana vererek gülümsedi.

"Hoş geldin yardımı," dedi içten bir gülümsemeyle. "Teşekküre gerek yok. Yarın bir gün bizim de sana işimiz düşer."

"Seve seve," dediğimde bu adamın soğuk mu yoksa cana yakın mı olduğunu çözmeye çalışıyordum. Duruşu ve hareketleri sertti, ama davranışları çok güzeldi. "Karşılıksız iyilik görmeye alışık değilim, bu şaşkınlığım o yüzden."

Gülümsemesi büyürken inci gibi dişlerini göstererek seslice güldü. Bakışlarım gülüşüne odaklanırken nefes alışverişlerim hızlanmıştı.

"Vefa nedir, bilir misin?" Kafamı sağ sola salladım. Bilsem de anlatsın istemiştim.  "Sana iyilik yapan birine iyilikle cevap vermek, borç ödemektir. İyilik sayılmaz ki," dediğinde sözleri ilgimi çekmişti. "Tanımadığın birine yapılan iyiliktir, vefa. Hiçbir karşılık beklemeden, yardıma ihtiyacı olana yardım eli uzatırsan vefalı olursun."

Duraksadı.

"Bu mahallede bize ilk öğrettikleri şey vefalı olmak." Sessiz kaldım, şu an yapabildiğim tek şey bu mahalleye açtığım kafe için binlerce kez şükür etmekti.  "Mahallemize hoş geldin."

YENİ MAHALLE -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin