Bazen hayat karşımıza hiç beklemediğimiz anda güzellikler çıkartır.
Bazen de hiç beklemediğimiz anda öyle zorluklar çıkartır ki ne yapsak faydasız ne yaparsak yanlış gelmeye başlar.
İşte şu an tam da öyle bir andayım o depoda kalıp belki de ölmeliydim. Şimdi karşımda duran bu koca ev belki de ben ve arkadaşlarım için mezardan farksızdı.
Kaçıp kendimi kurtarmayı düşünsem de suçu günahı olmayan insanları arkamda bırakamazdım. Bu evde çıkacaksam yanımda beril ve poyraz da olacak.
-Daha ne kadar orda durup evi izlemeyi düşünüyorsun.
Yan tarafımdan gelen sesle düşüncelerimden ayrıldım. Etrafıma baktığımda sadece Egenin olduğunu gördüm.
-Diğerleri nerde?
-İçeri girdiler senin başında ben kalmak zorun da kaldım. Yürü de artık eve girelim bugün yeterince senin peşinden koştum.
-Kimse sana benim peşimden koşmanı söylemedi. Gidebilirsin kendi yolumu kendim bulabilirim.
-Artık susta seni arkadaşlarının yanına götüreyim başka da bir görevim kalmıyor.
Arkasına bakmadan yürümeye başladı. Biraz önce ne kadar atarlansam da evde tek başıma yolumu bulamazdım. Gereksiz konuşmayı bırakıp arkasından eve girdim.
Eve ilk girdiğimizde bizi geniş bir salon karşıladı ama Ege hemen merdivenlere yöneldi buraları sonra da inceleyebilirdim.
Merdivenlerden aşağı baktığımda gerçekten bu evin çok büyük olduğunun farkına bir kere daha vardım.
Ev dışardan 4 katlı gibi gözükse de merdivenlerden aşağıya bakınca aslında yerin altında da birkaç kat daha olduğunu gördüm.
Bu evde ne gibi şeyler yaptıklarını merak ediyordum. Yaşadığım şeyler bana çok gerçek dışı gelirken kendimi daha da farklı olayların içinde buluyordum.
Merdivenler bittiğinde bir kahkaha sesi yankılandı koridorda. Beril'in sesinin geldiği odaya koşarak girdim ve hiçte beklemediğim bir manzarayla karşılaştım.
Beril ve Efe televizyon karşısına geçmiş izledikleri neyse kahkahalarla izliyorlardı.
Poyraz ise tekli koltukta diken üstünde oturuyormuş gibiydi elinde tuttuğu ise benim ona verdiğim ve bende başka kimseye vermesini istemediğim çantaydı.
Verip gitmek istediği her halinden belli ediyordu.
- Aptal herif çok önemli işim var dediğin bu muydu?
-Ama niye öyle diyorsun Ege Berille izlemeye söz vermiştim.
-Dilanın da onların yanına gelmesi gerekiyordu. Niye benim başıma bırakıyorsun?
Ege ve Efe'nin konuşmasına daha fazla dayanamayıp aralarına girdim.
-Yeter sizin tartışmanızı dinlemek istemiyorum. Beril Poyraz hadi gidiyoruz.
- Gidelim artık fazla bile kaldık.
Poyraz hızla yerinden kalkıp yanıma geldi. Çantayı bana uzattı. Sanki çantadan kurtulduğu için mutluydu. Kendimi o kadar suçlu hissediyordum ki kısık sesle konuştum.
-Özür dilerim sizi böyle olayların içine çektiğim için burdan çıktığımızda bir daha karşınıza çıkmayacağım.
-İyi edersin bir daha ne ben ne de Beril seni görmek istemiyoruz. Şu halimize bak okuldan çıktığımızdan beri Beril'i nasıl korurum diye düşünüyorum. Bir daha seni görmek istemiyorum. Beril gidiyoruz.
-Poyraz yapma o bizim arkadaşımız tek bırakmayız !
-Sana yürü dedim.
Poyraz'ın Berilin kolundan tutup odadan çıkması bir oldu. Söyledikleri sözler sanki bir taş gibi kalbimin üstüne öyle bir baskı yapıyordu ki yerinde acıdan kavranmasına sebep oluyordu.
Hayatıma almaya çalıştığım tüm insanlara acı çektiriyordum. Sanki bu hayatta tek kalmam gerekiyormuş gibiydi. Herkesin canını yakmış ve tek kalmaya mahkum edilmiştim.
-Sana odanı göstermemi ister misin?
Efenin sesiyle kafamı onlara çevirdim. İki kardeşin gözünde de bana acıyan bakışlar vardı. Hayatım boyunca bana herkesin baktığı gibi acıyarak bakıyorlardı.
Kafamı dikleştirdim. Kafamı eğip kimsenin bana acımasına izin vermeyecektim.
-Adalla konuşmak istiyorum.
-Şuan müsait değil. Müsait olduğunda seninle konuşur.
-Tamam
Egeyi o oda da bırakıp Efenin bana odamı göstermesi için peşinden gittim. Zaten bu katta olan 5 odadan en arkada kalan odaydı. Efeye tebessüm edip odaya girdim.
Oda sade döşenmiş çoğunlukla beyaz kullanılmıştı. Şuan odaya baktığıma bile inanamıyordum beni ilgilendirmiyordu ki en sonunda kalkıp gidecektim.
Tam arkamı dönüp kapıyı kapatacakken Efenin hala kapıda olduğunu gördüm. Bir şey söylemek istiyorda söyleyemiyormuş gibiydi.
-Bir şey mi oldu?
-Yok sadece....
-Sadece ne?
-Beril ve Poyraz sağ salim evlerine bırakıldı. Onları merak etme olur mu?
-Teşekkür ederim. Söylemeseydin inan merak ederdim.
Efeye burukça gülümsedim. O da anladı ve gülümseyip arkasını dönüp gitti. Yavaşça kapıyı kapattım.
Artık yanlız kalmıştım. Yavaşça yere oturdum. Sessizce göz yaşlarımın akmasına izin verdim.
Ne kadar zaman ağladım ne kadar zaman kapının önünde uyudum bilmiyorum.
Uyandığımda yatağın içinde üstüm örtülmüş bir şekildeydim. Çok fazla ağladığım için gözlerimi açmakta ne kadar zorlansam da artık kalkma zamanıydı.
Gidip Adalla konuşmalı bu saçma yerden gitmeli ve ne yapacağıma karar vermeliyim.
Kapıyı yavaşça açıp etrafa baktım. Evde kimse yokmuş gibi sessizdi. İçimden bir ses odaları gezmem gerektiğini söylüyordu ama ona uymamaya karar verdim.
Eve ilk girdiğimizde karşımıza çıkan koca salona inmeye karar verdim. Merdivenleri kararımı değiştirmemek için hızla indim.
Salona indiğimde yine kimsecikler yoktu. Nerede olabileceklerini düşünürken aşağı kattan sesler gelmeye başladı.
Bir yanım gitmemi söylerken diğer yarım karşılaşacağım durumlardan korkuyordu.
Tabi ki meraklı yanım devreye girip beni merdivenlerden başına götürmüştü bile
Merdivenleri indikce korkum ve merakım artıyor. Belki yaptığım çok saçmaydı ama merakım mantığıma üstün geliyordu.
Merdivenler bittiğinde burasının üst katlardan bir farkının olmadığını gördüm sadece 4 kapı vardı.
Ses gelen kapının yanına gittiğimde içeriden çok fazla kişinin sesi geliyordu ama ne söyledikleri anlaşılmıyordu.
Yavaşça kapıyı açtığımda burasının kocaman bir spor salonu olması beni şaşırtırken kapının sol tarafına baktığımda gördüğüm grup beni daha da şaşkına uğrattı.
Bu evde beni şaşırtacak daha neler vardı acaba...