5. Bölüm -KARANLIK-

1.7K 294 116
                                    

Romero'nun bahçesinde, diğerleriyle birlikte, Felix'in tam karşısında duruyordum. Yan yana, sıralı bir şekilde durmamız gerekirdi lakin Niklas bir sandalye çekmiş, kucağına kedilerden birisini almıştı. Silas çimenlerde oturuyordu, Travis arkalarda bir yerdeydi ve sadece Aria ve ben tam önde duruyorduk.

"İlk önce şunu söylemek isterim, bu konuşmayı ikinci kez yapıyor olabilirim." Felix boğazını temizledi. "Saat sürekli geri gidiyor olabilir, belki de şu an beşinci kez anlatıyorum." Sıkıntı bir şekilde iç geçirdi. Bizim bildiğimiz kadarıyla saat sürekli geri gitmiyordu. Tabii bu bir tahmindi.

"Hala anlamıyoruz değil mi?" Soru Silas'tan geldi.

"Hayır. Anlamamız için yarım saatten fazla geri gitmemiz gerektiğine inanıyoruz ve beş dakikalık aksaklıklar, on dakikalar ve hatta saniyeler sürekli oynuyor olabilir. Bilemeyiz." Geri gidiyorsak bile haberimiz yoktu, bu yüzden sorun da yoktu. Herkes geri gidiyordu, bütün evrenin zamanı değişiyordu ve fark eden yoktu. Asıl sorun, bunu birisi yaparsa ve kendisi zamanı geriye çekerse oluşurdu. "İşimize dönelim." dedi. "İlk olarak Travis," Travis'e bütün bakışlar döndü, kendisi hala uzakta duruyordu. "Bilinmeyenleri anlatacaksın çünkü buradaki herkes birkaç dakika sonra karanlığa girecek."

Travis bizi hapsedecekti ama Felix dışarıda kalacaktı. Saatlerce burada olacaktık ama asıl çalışacak olan bendim. Diğerleri zaten mükemmeldi, bende idare eder olmaya çalışacaktım. Yapabileceğimi biliyordum, ışık yaratmak sorun olmazdı lakin bu kadar kişinin içinde olmak, gözlerin hepsinin bende olması... iğrençti.

Travis herkes duysun diye sesini yükseltti. "Alanı istediğim kadar açabilirim. İstersem aranızdan birini sise sokarım ve adım atsa, koşsa bile sis onu takip eder, içinde tutar. Alanı çekebilir, çoğaltabilir ve genişletebilirim. Kendi konuşmanızı duyabilirsiniz ama sustuğunuz zaman kulağınızda sadece bir uğultu olacaktır. Ben sisin içinde olurum, sise karışırım ve hepinizi görebilirim. Siste kalan koşsa bile ondan hızlı ilerlerim çünkü dediğim gibi, sise karışabiliyorum." Öylesine konuşuyor gibiydi, pek umursamıyordu. Düşündü, atladığı bir şey var mı diye bekledi. "Arkanızda, önünüzde veya yanınızda, dibinizde olabilirim ama ben istemediğim sürece bunu görmezsiniz. Ben istersem beni duyabilir, görebilirsiniz ve ben tamam diyene kadar kimse sisten kaçamaz. Burayı karanlığa boğduğum an yalnızlık korkusu hepinizi ele geçirecek ve çığlık atmak isteyeceksiniz. Atarsanız bunu duyarım ve sizi alandan çıkarırım. Ayrıca, sadece bir kişi beni görebilir." Koyu gözleri beni buldu. "Ama gerçek görüş olursa, hepinizin beni görebilmesi muhtemel."

Niklas ellerini birbirine vurdu. "Bu kadar mı?" dedikten sonra ayağa kalktı.

Travis derin bir nefes çekti. "İçerisi kabus gibi." Tahmin ediyordu çünkü kendisine öyle gelmiyordu. "Herkes çığlık atıyor. Sis... rahatsız edici."

"Çok güzel." diye homurdandı Silas. "Başka rahatsız edici bir özelliği var mı?"

"Ölüme benzediğine inanıyorum." Travis'in çok normal ses tonuna Silas yüz ekşitti. "Öyle diyorlar. Oradan canlı çıkacağını aklına tutarsan, bu belki seni rahatlatır Silas." Onun yüzüne baktığımda eğlendiğini bile düşünebilirdim.

Gözleri bana dokunduktan hemen sonra aşağı indi, parmaklarımı birbirine geçirişime baktı. Titremiyordum ama zaten titrememek için ellerimi birbirine kenetlemiştim.

Felix konuşunca Travis'in bakışları ellerimden çekildi. "Ama içeride kalmaya alışmanız gerek." Zaten amaç buydu, onların da içeride kalması ve alışmasıydı. Ben ışık oluştursam ve Travis'i herkese göstersem bile sis her zaman rahatsız edici olacaktı.

Karanlıktan korkmazdım ama yalnız bir şekilde içeride olmak hoşuma gitmezdi. İlk önce Travis beni görecek, delirirsem çıkaracak diye düşünüyordum ama sonra düşüncem değişti.

BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin