19. Bölüm -SÜRPRİZ-

1.6K 293 125
                                    

Protia'ya döndüğümüz gece Felix sadece iyi olup olmadığımızı görmek için on dakikalığına uğramıştı. Ertesi gün başıma kapüşonumu geçirip kendimi akademiye atmıştım. Bana olan bakışların altında ezilmemeyi başararak odama giden merdivenleri seri bir şekilde çıkmıştım. Miley ve Lucas'la birlikte yatakta oturuyordum. Lucas'la olan son sohbetimizden sonra hiçbir şeyin değişmediğini göstermek için onu da çağırmıştım. Hatta o beni aramıştı. Hem de otuz kere.

Televizyonda izlediklerini bir kere de benden dinlediler. Miley ile karşılıklı bağdaş kurmuş şekildeydik, Lucas'ın bacaklarıysa aramızdan geçiyordu. İkisi de nefeslerini tutarak bir saat boyunca beni konuşturttular, daha sonra Dünya'da gezdiğim yerleri anlatmaya başladım ve konuyu dağıttım. Olan olmuştu, görüntüleri geri almanın bir yolu yoktu. Ancak saatin birkaç gün geri gitmesi gerekirdi ve gitse bile, aynı şeyin başıma geleceğinden neredeyse emindim.

Miley, Paris'te Travis ile geçirdiğim günü anlatırken Lucas'a kaçamak bir bakış attı. Eğer o olmasaydı çok daha detaylı bir anlatım isteyecekti.

"Ah, neredeyse unutuyordum." dedim ve hafif öne doğru kaykıldım. Arka cebime sıkıştırdığım küçük hediyelikleri onlara doğru uzattım. "Aslında daha fazlasını alabilmek isterdim ama yanımda küçük sırt çantam hariç hiçbir şey yoktu." Kendime bile pek fazla şey alamamıştım.

İkisine de Protia'da olmayan bir mağazadan aksesuar almıştım. Lucas'a deri ve metalle süslenmiş bilekliği uzatırken Miley'ye ucunda Eiffel'in mini modeli ve birkaç kalp sarkan kolyeyi verdim. Uçlar o kadar minikti ki, hepsi birbirinin içinde kayboluyordu.

"Aman tanrım!" dedi kolyeyi alırken. Avucuna tutup iyice inceledi. "Düşünmen yeterliydi Tessa!"

Lucas omzuma bilekliği tuttuğu eliyle vurduktan sonra kolunu bana uzattı. Deri bileklikleri ne kadar sevdiğini bildiğim için özellikle seçmiştim. Bileğine hemen taktım, onunla göz göze geldim. "Teşekkür ederim Tessa." Kolunu kaldırıp bilekliğe bakmaya yeltendiğinde Miley kendisini onun önüne attı ve kısa saçlarını çekip takmasını elini sallayarak işaret etti.

"Sen?" dedi Miley üstümde farklı bir şey ararken. Hala saçlarını tutuyordu.

"Ben daha çok yedim." dedim gülümseyerek. "Birkaç şey aldım tabii."

Miley ağzına İstanbul'dan aldığım lokumlardan birisini attı. "Fotoğraf?" dedi öne doğru kaykılırken.

Dudaklarım hafif aralık bir şekilde hangi telefonda olduklarını düşündüm. Cebimdeki iPhone'u aramıza çıkardım ve Aria'nın bana yolladığı, benim de ona attığım resimleri göstermeye başladım. İlk olarak İngiltere sokakları, beşimiz tatlı yerken ve benim Aria'yla atkı alırken resimlerim vardı. Tabii ki Niklas çekmişti.

Ve sonra İngiltere'den dönüş başlıyordu. Arabaya bindiğimizde başımı Niklas'ın omzuna dayadığım ve ikimizin de uyuduğu bir resim vardı, bunu kimin çektiğine dair bir fikrim yoktu. Miley bunu görünce kıkırdamıştı. Sonra Paris ve Eiffel geldi. Tepeden çektiğim fotoğrafları gösterdikten sonra Travis'le ilk çekildiğimiz fotoğraf önüme çıktı ama ikincisi tamamen güvenli bir şekilde, diğer telefonumun albümünde duruyordu. "Şunlar da İstanbul'dan..." diye mırıldanıp son iki fotoğrafı gösterdim, arabanın camına dayanıp çekmiştim.

Miley tekrar geri gitti ve dişlerine yapışmış lokumu diliyle temizlerken mırıltılar çıkardı. "Çok samimi görünüyorsun... Mistiklere alışman her ne kadar hoşuma gitse de, eğer beni boşlarsan olay çıkarırım."

"Seni ne zaman boşladım?" dediğimde gülümseyerek göz kırptı.

"Asla."

Akşama kadar onlarla kalmayı planlıyordum. Akademide yemek yiyemeyeceğim için karnım acıkana kadar vakit geçirmeyi ummuştum. Fakat cebimde çalan kendi telefonum bütün planlarımı altüst edeceğini belli etti.

BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin