19. Bölüm -ŞEYTAN KAYALIĞI-

1.1K 163 50
                                    

16 Mart, saat 15.45

Limanda Travis ve Silas'ın arasında duruyor ve karşımdaki simsiyah gemiye bakıyordum. Eğer Siyah İnci Protia'da olsaydı kesinlikle böyle görünürdü diye düşündüm. Jetten ineli sadece birkaç saat oluyordu, Şeytan Kayalığı'na yakın sayılan limanlardan birisine gideceğime inanıyordum ama geldiğim yer kayalığa yakın bile değildi. Öğrendiğime göre Ölüm Meleği sadece burada demir atıyordu ve Felix kaptanı ikna edememişti.

Kaptanı da az önce görmüştüm ama iskeleye çıktığı için uzaktan inceleyebilmiştim. Hayalimdeki kişi kesinlikle değildi, Travis'in yaşlanmış ve pislenmiş hali gibi duruyordu. Bizi sorgusuz sualsiz Şeytan Kayalığı'na götürecek en iyi isim Kaptan Tenner'dı. Felix, başka bir seçenek değerlendirmemişe benziyordu.

Yavaşça iskelede ilerlemeye başladık ama karşımıza konsey yetkililerinden birisi çıkınca beşimiz yan yana durduk. Elindeki deri çantaya anlamsızca baktım. "Denizkızları teknolojiden nefret eder. En azından böyle bir söylenti dolaşıyor ve Felix dikkat çekmenizi istemiyor. Her halükarda, okyanusun ortasında zaten telefona ihtiyacınız olmayacaktır." Çantayı açıp bize doğru kaldırdığında homurdanarak telefonumu, kablosuz kulaklığımı ve elektronik neyim varsa hepsini içine attım. Diğerleri de eşyalarını bırakırken kadın konuşmaya devam etti. "Şeytan Kayalığı'nda sizi izleyemiyoruz. Hiçbir alet karanlık sularda çalışmayacak. Konumunuzu görmemiz bile ne yazık ki mümkün değil. Tahminlerimize göre güneşin doğduğu anda kayalıklara ulaşacaksınız. Geri dönüşünüz ise yine bir haftayı bulması gerekiyor. Felix ile birlikte sizi burada bekleyeceğiz, eğer varış süreniz gecikecek olursa sizi aramak için ekipler gönderilecek."

Hiç kimse bir şey söylemedi ama herkes birbirine baktı. Geri dönememe ihtimalimiz tabii ki vardı çünkü gittiğimiz yerde ne vardı, neyle karşılaşacaktık hiç kimse bilmiyordu fakat kadının dediği gibi, arama ekibi gönderilirse onlar da bizim gibi karanlık sularda kaybolurdu. Kurtarma girişimi en baştan intihar operasyonuna dönüşürdü.

"Kamaralarınıza gerekli kıyafetler ve koruyucular bırakıldı."

"Ne ekipmanı?" dedi Silas son anda yürümekten vazgeçerek.

"Şeytan Kayalığı..." Kadın iç geçirdi. "Eksi otuz derece olabilir. Görünen bu ama sürekli değişiyor. Kapalı bir kutu gibi. Hala bilmiyoruz. Belki de kırk beş derecedir."

Silas alayla gülümsedi. "Arada küçücük bir fark varmış gibi konuşuyorsun."

"Göremiyoruz, Bay Frej. Okyanusun bir oyunu. Neyse ki, Kaptan Tenner karanlık suların agresifliğine karşı ne yapacağını iyi bilen bir..."

"Psikopat." dedi Niklas hemen arkamdan.

Kadın gülümsedi. "Sıradan bir kaptan." diyerek düzeltti.

Kadın çantayı sırtına asıp limuzine ilerlerken biz de önümüzü döndük. Travis'le en önden yürüdüm ve sonunda güverteye çıktım. Arkamda üçü de kaldı, Travis önümüzdeki koşuşturmayı tıpkı benim gibi izliyordu. Bir adam, upuzun ceketi ve ıslak saçlarıyla merdivenlerdin en tepesinden bağırdı. "Demir al!" Öyle bir kükredi ki yerimde sıçradım. "Azgın sular durulmadan yola çıkacağız." Adamın kahverengi gözleri tepeden bizi buldu ve gülümsedi. Sanıyorum iki dişi altındandı çünkü güneşle birlikte gözümü almıştı.

Merdivenlerden çok yavaş bir şekilde aşağı inerken hepimize tek tek baktı. Tam önümüze ayaklarını vura vura geçti. Bu gemide nereye gittiğimizi herkes biliyordu ama ne için gittiğimizi bilen altı kişiydik. Kaptan, saati öğrenmişti ve sanırım ölüme kafa atacağı için fazla heyecanlıydı.

Elli yaşlarındaydı ama saçları bile ağarmamıştı. Tam karşımda, sadece bir metre önümde durunca Travis'in elini daha çok sıktım. Gerçekten birbirlerine benziyorlardı ama bu benzerlik ikisi de aynı bakışı taşıdığı içindi. Korkutucuydu.

BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin