𝟏𝟒

426 58 38
                                    


Jongho başını Yeosang'ın kaslı göğsüne gömüp boğuk bir sesle söylendi.

"Evde durmaktan çok sıkıldım"

Odadaki tüm herkes de Jongho ile aynı fikirdeydi. Zaman kavramı her ne kadar Ruhani varlıklar için geçerli olmasa da, sürekli aynı dört duvar arasında kalmak fazlasıyla bunaltıcıydı.

"Aslında benim bir fikrim var"

Mingi utana sıkıla konuştuğunda tüm dikkatler onun üzerindeydi. Sonunda şoku atlatabilmişti ve artık onlarla konuşabiliyordu bile.

"İnsan içine çıkarsanız ne olur?"

Nefesler tutulmuştu. Aslında birazcık yaramazlık- hayır hayır bunu yapamazlardı.

"Olmaz, yapamayız"

"Ama neden..."

"Çünkü en son insan içine çıktığımda olanları en iyi sen biliyorsun"

Yunho'nun dediğiyle Mingi dudaklarını sarkıttı. Haklıydı o. Daha fazla insanı rehin alamazlardı -aslında Mingi halinden fazlasıyla memnundu-.

"Tanrı bize zaten kızgın... Dünya'ya indik ve bir insana göründük. Bu yüzden onun hafızasını silme yetimiz elimizden alındı"

Hongjoong küçük bacaklarını oturduğu sandalyeden sallarken mırıldanmıştı bunu.

"Aslında... Haklısınız, şu taş parçasında daha fazla kalmamalıyız. Ama Jongho ve Mingi'yi de burda bırakıp gidesimiz yok..."

Seonghwa muzip bir gülüşle lafına devam etti.

"... Bu yüzden, Havana'ya ne dersiniz?"

Tanrılar ağzı açık bu fikri onaylarken orasının nasıl bir yer olduğundan haberi bile olmayan Jongho ve Mingi ikilisi tepkisizdi.

"Ş-şey, orası tam olarak neresi oluyor?"

San gamzelerini en belirgin eden gülüşüyle gülümsedi.

"Tanrılar, Melekler, Şeytanlar... Hepsinin girebileceği evrenin Cennetten sonraki en güzel mekanı"

"Üstelik harika bir barı var!"

"Ve seni tavlayan boy boy Zebaniler?"

"Sannie, onlar eskide kaldı diyorum"

Wooyoung kızaran yanaklarıyla bir çocuk gibi küsen sevgilisine baktı.

"Aish Hong sen yanlışlıkla bunların üstüne mi bastın ne yaptın ne bu cilveler?"

"Yunho şu an trip atıyorlar, cilveleşmiyorlar"

Odayı bir curcuna kaplamıştı. Ama olanları umursamayıp sadece birbirlerine odaklanan JongSang ikilisi için hava hoştu.

"Bana öyle bakıp durma~"

"Nasıl bakıyorum"

'Bana susamışsın gibi'

"Hmm..."

Yeosang'ın dudağı yavaşça kıvrıldı. Bebeğinin boynuna yaklaştı.

"Kokun çok hoş"

Jongho an ve an kızarırken Yeosang onu utandırmaktan tarif edilemez bir zevk alıyordu.

'Birisi görecek ama Kang~'

Kang, Yeosang için 'babacık' ile resmen aynı anlamı taşıyordu.

"Sen kendin istiyorsun"

"Mmh, neyi?"

"Göstereyim mi?"

'Olmaz Yeo~'

"Tatlı konuşmaya devam edersen olacak gibi"

'Sustum~'

Yeosang başını koltuk başlığına yaslayıp iç çekti.

"Çok yaramazsın Jongie..."

'Senin içinn~'

Yeosang anında yerinden doğrulup şaşkın gözlerle küçüğüne baktı.

"Delirtmek istiyorsun sen beni?!"

"Aaah tamam sadece şey... Biraz eğlendim"

Jongho, kollarını büyüğünün beline dolayarak yanağına bir öpücük bıraktı.

Şimdi ikisi de sessizce 'Havana'nın mükemmelliği' hakkındaki gürültüye odaklanmıştı. Tabii akılları birbirlerindeyken buna tam odaklanmak denemezdi, öhöm.

Seonghwa yavaşça elini kaldırıp hepsini susturdu. Bu kendinden emin ve otoriter tavırları onu bir Tanrı'dan fazlası yapıyordu. Tanrı'lığın üstü olsaydı bu kesinlikle Park Seonghwa olurdu.
(Elif iki dk Seonghwa diye kudurmadan dur)

"Tamam o zaman oylamaya geçelim. Jongho, bir büyükannen var sadece değil mi?"

Jongho başıyla onay verdi.

"Güzel, o kolay. Mingi peki ya senin ailen?"

Mingi bakışlarını yavaşça yere indirmişti.

"Burası zaten yetimlerin ya da evsizlerin yaşadığı bir mahalledir. Ama benim büyükannem bile yok."

Seonghwa içinin parçalandığını hissetti. Bunu ona sormak zorunda olmasa zaten konusunu açmazdı bile. Konuyu değiştirdi, unutturmak istercesine.

"O zaman son kararını soruyorum Mingi. Dünya'da kalmak ya da bizimle gelmek?"

Yunho, Seonghwa'nın sorusuyla korku dolu gözlerle bakmaya başlamıştı. Ya Mingi kalmak isterse ne yapacaktı? Bir insanı ne zamandır umursuyordu? Sahte bir öksürükle canını yakan sessizliğe konuştu.

"Acele etsen iyi olur Ming-"

"Geliyorum Yunho."

Ciddi miydi?

Evet Tanrı aşkına ciddiydi?!!?!?

Yunho bunun için Tanrı'ya şükretmeyi aklına not alarak ayağa kalktı.

"O zaman önce s-"

"Yunho, habersizce yap."

Wooyoung tok ve kesin bir sesle konuştuğunda dikkat ona dönmüştü.

"İnsanları en iyi biz melekler tanırız, sen sadece dediğimi yap. Hemde hızlıca."

Yunho omuz silkip içeri gitti. Wooyoung Mingi'nin ve habersiz Jongho'nun gerginliğini almak için gülümsedi.

"Hey sakin olun Yunho bilet almaya gitti, ah hatta geldi bile."

Mingi, odadakilerin ve Wooyoung'un baktığı yöne bakmak için arkasını döneceği sırada kalbinde hissettiği keskinlik yüzünden irkildi. Acı yoktu, sadece biraz kan ve bir bıçak vardı.

Sakin olun sadece can alıcı son istedim ŞXMSŞJDPSMXKANPXMAÇ

Thousand Miles // JongSangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin