𝟏𝟕

371 56 22
                                    

Jongho kapıdan çıkarken Yeosang'ı durdurdu.

"Her şeyi aldık değil mi?"

"Aklını başından almamı kast ediyorsan, evet. Başka şeye gerek yok"

"YEO??!"

Jongho kızaran yanaklarıyla merdivenleri inerken Yeosang da hızla arkasından gidiyordu.

"Ya ama güzelim yalan mı?"

Caddenin ortasında ikili salına salına yürüyordu. Az önceki koşuşturmanın aksine şimdi sakinlerdi.

"Herkesin dikkatini çekiyorsun"

Yeosang'ın mızmızlanarak söylediği şeyle Jongho bakışlarını Yeosang'dan ayırıp çevresine çevirdi. Ona bakan birkaç çift gözle kesişmişti bile şimdiden.

"Ben fark etmemiştim bile"

"Kanatların olmayınca seni ilginç buluyorlar sanırım"

Jongho eğilip meleğinin yanağına küçük bir öpücük bıraktı.

"Sadece bana odaklan Kang, başkası istediğini yapsın"

Yeosang'ın içindeki küçücük sıkıntı şimdiden uçup gitmişti. Gülümseyerek yola devam ettiler.

Jongho etrafı görmek istediği için yürüyorlardı, yoksa Yeosang bebeğini kucağına alma fırsatını asla kaçırmazdı. Hem Yeosang uçarken Jongho ona fazla sıkı sarılıyordu, evet bu Yeosang için en mükemmel şeydi.

Yeosang adımlarını yavaşlattığında Jongho da tempoya uyum sağladı.

"İşte geldik!"

Yeosang sevinçle konuştuğunda Jongho karşısındaki büyük yapıya baktı. Her tarafı ışıl ışıl parıldayan çok gösterişli bir yerdi. Dünya'daki tüm barlara bin basacağına şimdiden emin olmuştu.

"Vay canına çok güzel duruyor"

"Evett! Ama girmeden önce, içeride meleklerin yanı sıra zebanilerin de olacağını bilmelisin. Ama hayır hayır endişe etme zebaniler, meleklerin cehennemdeki hali. Yani meleğin dark versiyonu"

Jongho kıkırdadığında Yeosang da gülümsemişti.

"Hadi bana güleceğine, gel bakalım şöyle"

Yeosang parmaklarını Jongho'nunkilere kenetleyip yalancıktan öksürdü.

"Bak ne güzel olduk"

Jongho gülümseyerek bu kez meleğinin dudağına bir öpücük kondurdu.

Yavaş adımlarla bara girdiklerinde Yeosang diğerlerine bakınıyordu. Jongho ise etrafı incelemeye başladı.

Dünya üzerindeki barların aksine içi oldukça ferahtı, kasvetsizdi, aksesuarların dizaynı dahil her şey kusursuzdu. Masaların üzerlerinde -Jongho'nun gördüğü kadarıyla- rengarenk içkiler vardı.

Jongho bu atmosfere kapılmış giderken omzuna dokunan elle sıçradı.

"Korkma güzelim, benim. Bizimkiler şu köşe masada"

Yeosang gülümseyerek konuştuğunda Jongho başıyla onayladı ve Yeosang'ın peşi sıra masaya yürüdü.

Masada Jongho'nun alışık olmadığı bir yüz vardı. Yüz hatları fazlasıyla keskin ve bakışları çok koyuydu. Yeosang'ın bahsettiği cehennem zebanisi olmalıydı.

Zebani içtenlikle gülümsediğinde Jongho da aynı şekilde karşılık vermişti.

"Jongho, değil mi?"

"Evet, siz?"

"Changkyun ama kısaca Kyun de. Woo'nun abisiyim"

"Biz aynı anda yaratıldık bir kere?!?"

Wooyoung'un araya giren cırtlak sesiyle hepsi gülmüştü.

Yunho, Mingi'yi biraz daha kendine çekerek bir kişilik yer açtı.

"Yeo siz oturun ay durun Mingi kucağıma gel aşkım yer açıls-"

"Hiç gerek yok Yuyu, mekanımı porn- tuhaf şeylere çevirmeyin şimdi"

Elindeki sandalyeler ve kusursuz bir gülümsemeyle yanıbaşlarındaki duran kişi demişti bunu.

"Hyungwon! Bende bize hiç zaman ayırmıyorsun diye küsecektim."

Hongjoong elindeki içkisinden bir yudum aldıktan sonra yumruğunu uzatıp Hyungwon'unki ile tokuşturdu.

Yeosang Jongho'ya işaret ederek yanındaki sandalyeye oturttu.

O sırada Hongjoong ve diğerleriyle muhabbete dalmak üzere olan Hyungwon ikiliye dönüp eliyle Jongho'nun kalkmasını işaret ederek itiraz etti.

"Ne yapıyorsunuz e ben nereye oturacağım? Jongho hadi sevgilinin kucağına geç bebeğim, e ne bakıyorsun hadisene yavrum"

Jongho şaşırmış ve afallamış olsa da usulca yerinden kalktı. Yeosang kahkahayla gülerken sevgilisini kucağına çekti.

Yunho arkadan mızmızlansa da Mingi onu sakinleştirmiş ve muhabbet bir şekilde uzayıp gitmişti.

Jongho muhabbet iyice koyulaşmıştı ki hafifçe terlediğini hissetti. İçinden Yeosang'a seslendi.

'Bebeğim ben elimi yüzümü yıkamaya gidiyorum şimdi dönerim'

Yeosang başıyla onaylayıp sevgilisinin yanağını öptüğünde Jongho ayaklanmıştı. Lavaboları bulmak o kadar da zor değildi. Geniş bir koridoru işaret eden 'Lavabo' tabelasını takip ederek sağa saptı.

Burası zaten oldukça geniş bir bardı ve koridor bile oldukça uzundu. Koridorun ucundaki kapıya geldiğinde tekrar doğru yer olup olmadığını kontrol etti ve içeri girdi.

Tahmin ettiği gibi sadece el yüz yıkama yerleri vardı. İçeride birkaç kişi daha, kendine çeki düzen vermek ya da ellerini yıkamakla meşguldü.

Jongho müsait olan köşedeki bir lavaboyu seçti ve musluğu açıp soğuk suyu yüzüne çarptı. Hafif eğilip tüm yüzünü ve boynunu ferahlattı. Su çok iyi geldiği için birkaç kez daha yüzüne dokundurduktan sonra kalktı.

Kenardaki kapıt havlulara uzanacağı sırada aynada gördüğü yansıma ile tamamen dona kalmıştı. Hemen arkasında öylece ona bakan bir çift göz. Biraz yıpranmış görünümü ve boynunda bir tasmayla ona bakan Chen'di.

🤍

BEN DÖNDÜÜÜM BİLİYORUM ÖZLEDİNİZ BENİ DPMDĞCMSŞLCLSCÖD

Thousand Miles // JongSangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin