Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre boyunca Hyunjin hyungun kolları arasında geçirdiğim dakikalar bana ilaç gibi gelmişti. Hatta bir ilaçtan bile daha etkiliydi diyebilirdim. Yemin ediyorum, daha önce hiçbir ilaç bu denli acıyı bu kadar çabuk bir sürede geçirmemişti.
Şimdi kendimi çok daha iyi, akıl ve mantığımı daha yerinde hissediyordum. İhtiyacım olan şeyin tam olarak bu olduğunu ben bile bilemezken o nasıl bilmişti? Biliyordu işte, beni benden çok daha iyi tanıyordu. Geçirdiğimiz onca sene boşuna değildi, beni çok iyi tanımıştı.
Ancak bunun için şimdi Hyunjin hyunga teşekkür falan edecek değildim. Evet beni sakinleştirip rahatlatmıştı ama bu hâle gelmemin tüm sorumlusu da oydu ne de olsa. Birkaç saat evvel gördüğüm görüntüler de zihnime istemsizce akın etmeye başladıkça ona karşı tekrar sinirlerimin hareketlendiğini hissediyordum. Fakat bir yandan da düşünüyordum ki, onun kararı onun kararıdır, hayatına bu kadar çok karışma gibi bir hakkım yok sonuçta. Tamam, birlikte çok şey paylaştık ama yine de onun kararlarına saygı duymam gerekir, ne kadar istemesem de.
Kendim için tek yapabildiğim buydu şu anda zira daha çok düşünüp her şeye kendi gözümden bakarsam ortalığı birbirine katmadan duramayacaktım. O kızla konuşmam, olur biterdi. Fazlasına gerek yoktu. Evet, bence bu şu anlık gayet iyi bir fikirdi. Tabii, Hyunjin hyungu da unutmamak gerekirdi. Ona da o kadar yakın davranmazsam her şey rahat bir hâl alırdı. İşte her şey bu kadar basitti!
Uyanalı yaklaşık on beş dakika oluyordu ancak ben hiçbir şekilde hareket edip Hyunjin hyungun kolları arasında kılımı kıpırdatmamıştım. Rahattı ve rahatlığına düşkün bir insan olarak kendimi düşünüyordum. Kimsenin kollarında bu kadar rahat, sıcak ve huzurlu hissetmem benim suçum değildi. Bu aptal sarı kafa tüm her şeyin sorumlusuydu.
Gözlerim dibimdeki bedenin suratında dolanırken birden hareketlilik olması ile gözlerimi hemen geri kapatmıştım. Onunla konuşacak havamda değildim, bu yüzden uyuyor taklidi yapmam işime gelirdi. İlk beş dakika hiçbir şey yapmadan durdu. Bir ara acaba geri mi uyudu diye düşünerek gözlerimi açacaktım ki saçlarımda hissettiğim şeyle hemen yapacağım şeyden vazgeçtim. Saçlarımı okşuyordu. Birlikte boyadığımız mavi saç tutamlarımın arasında elini gezdiriyor, içimin tatlı tatlı gıdıklanmasına sebep oluyordu. Bunu da biliyordu, saçlarımla oynanmasının beni ne kadar rahatlattığını, ne kadar güvende hissettirdiğini çok iyi biliyordu.
Çünkü hep o okşardı saçlarımı, küçük bir kedi yavrusunu seviyormuş gibi yüzünü sevimli bir hâle getirir, beni gerçek bir kedi olarak görüp çenemin altını gıdıklar, başımı yumuşak bir edayla okşardı. Çok severdim bunu, onun minik bir yavru kedisi gibi yumuşacık hissetmem öyle hoşuma giderdi ki, elleri arasında şekilden şekle girer, gerçekten bir kedi gibi davranırdım. Hatta bazen onu güldürmek için kullanabildiğim en tatlı sesimle, "Miyav..." diye mırıldanır, gözümü kocaman açıp en masumane tavrımla onun kucağına sokulurdum. Sonra ise kıkırdardık ikimiz de. Gülüşlerimiz odada yankılanır dururdu.
Bu anının her bir karesi gözümün önünde canlandığında kendimi tutamadan kıkırdamıştım hafifçe. Tabii bu yaptığımla yanlışlıkla kendimi ele vermiş olmuştum. Gözümü yavaşça aralarken, "Demek hoşuna gitti hm?" diye mırıldandı o da. Yüzünde oldukça memnun bir ifadeyle saçlarımı okşamaya devam ediyor, gözleri gözlerimin derinlerini süzüyordu. "Bunu sevdiğimi zaten biliyordun hyung." dedim ben de. Ardından biraz geri çekilip iyice gerindim, uzun bir süre aynı yerde hareketsizce durmak her yerimi ağrıtmıştı.
"Ne kadar süredir buradayız?" diye sordum daha sonra konuyu değiştirerek. "Bir saat olmuştur." dedi yavaşça yattığı yerden doğrulurken. Onunla birlikte ben de doğrulduğumda, "Hemşire gelmeyecek miydi?" dedim bu kez. Bunca zamandır çoktan gelmiş olması gerekirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No507 | hyunin
FanfictionYang Jeongin, bir alfa olacağından oldukça eminken kendisini çocukluk arkadaşı Alfa Hyunjin'in kucağında sürtünürken bulur. [omegaverse] 040921 & 260722