12| Ama ben rüyalarımda hiç seni görmemiştim.

5.1K 435 965
                                    

Uyanalı yaklaşık on beş dakika olmasına rağmen ne herhangi bir yerimi oynatabiliyor ne de kımıldayabiliyordum. Bacaklarımı birbirine bastırıp giydiğim pijamanın üstünü aşağı çekiştirmekten başka yaptığım bir şey yoktu. Sırılsıklam olmuştum. Vücudumun her yeri ter ile kaplanmıştı. Fena bir durumdaydım. Hem de olabilecek en fena durumun zirvesindeydim şu anda.

Deli gibi sızlanmak, hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Ancak sorun şuydu ki, sızlanmamın yanında bir yandan da sürtünmek istiyor, bunun isteğiyle kasıklarım cayır cayır yanıyordu. Rezalet bir şeyin içine düşmüştüm. Gece boyu gördüğüm rüyalar yüzünden bu hâlde olmam oldukça acınasıydı. Sikeyim! Tüm gece boyunca Hyunjin hyungu rüyalarımda olabilecek en fena biçimde gördüğüm yetmezmiş gibi bir de sabah bu altımdaki ıslaklıkla uyanmıştım. Ne yapmam gerekiyordu şimdi benim?

Karnım öyle bir kasılıyordu ki, bir an kusacağımı düşünmüştüm. İçimde sürekli olan bir huylanma kaplıydı ve benim şu anki tek amacım sadece uyandığımı belli etmemekti. Bu durumdayken nasıl bunu başaracaktım, açıkçası pek emin değildim ancak bu durumda tek elimden gelen sadece buydu. Yanımdaki hyung ile gördüğüm edepsiz rüyalardan sonra nasıl utanıp kızarmadan onun yüzüne bakacaktım, bundan bile pek emin değildim.

Sanırım onunla bu kadar dipdibe uzun bir süre uyumak içimdeki omegaya pek iyi gelmemişti. Daha öncesinde bu şekilde ıslak rüyalar tabii ki görmüştüm fakat hiçbirinde ne böyle bir hâle gelmiştim ne de rüyamdaki kişi Hyunjin hyungdu. Onun enfes alfa feromonlarıyla geçirdiğim sekiz saatlik uykunun bünyeme hiç iyi gelmediği oldukça âşikardı.

"Oha!" Birden duyduğum bu bağırışın Minho hyungdan geldiğini tahmin etmek zor değildi zira bizi ne zaman yakın görse fazlasıyla verdiği tepkileri saklamaya hiç çalışmıyordu. "Tanrım! Teşekkür ederim! Sonunda bunu da gördüm ya artık canımı rahatça alabilirsin!"

Yüksek sesle söylediği sözler, en derinden uyuyan insanın bile uyanmasını sağlayacak türden olduğu için yanımdaki hyungun da uyandığını kımıldayıp durmalarından anlamıştım. "Bir sus Tanrı aşkına Minho ya... Sabahın köründe ne bu enerji." Yeni uyanmasından dolayı çıkan boğuk sesiyle konuştuğunda ben de daha fazla uyuyor taklidi yapma gereği duymayıp yalandan gerinerek yeni uyanmış gibi gözükmeye çalışmış, "Ne oluyor ya?.." diye yapabildiğim kadar uykulu çıkarmaya çalıştığım sesimle sormuştum. Bence hiç de fena bir oyuncu sayılmazdım.

"Of ne güzel bir sabah ya! Sabah sabah yıllardır beklediğim şeyi görmek uzun zamandır denk geldiğim en büyük şansım olabilir cidden!" Son derece enerjik çıkan sesi ve hareketleri ile konuşup duran Minho hyung şu anda çekebileceğim en son şey olabilirdi. Felaket derecede geçirdiğim bir sabah sorunsalının üzerine Minho hyungun geçirdiği enerji patlaması yüzünden içimde hiçbir güzel duyguyu barındıramıyordum şu anda. Niye bütün şanssızlıklar beni bulmuştu bu sabah böyle?

"Minho, bir susar mısın ya..." Hyunjin hyung bıkkınca söyleyip kolları arasındaki bedenime sıkıca sarıldığında olabildiğince sıkıp gerindiğini belli eden sesler çıkardığı için neredeyse boğulacağımı hissetmiştim. Kımıldayamıyordum ki! Altımdaki şeyi görecek diye ödüm kopuyordu resmen! Neyseki Minho hyung, "Ay tamam tamam, ben çıkıyorum siz devam edin aşk kuşları." demiş ve odadan kıkır kıkır gülerek çıkmıştı da en azından üzerimden küçük bir yük kalkmıştı. Hiç vazgeçmeyecekti bu çocuk değil mi?

Hyunjin hyung, geri çekilip bir müddet tavanı boş boş izlerken korkulu gözlerle ona bakmaktan kendimi geri alamıyordum. Sonunda kafasını çevirip bana baktığında, "Ekmekçik." demişti boğazından çıkan en derin sesiyle. Ve sikeyim, bu ses tonuna hastaydım. Bu ses tonu için bana ne isterse yaptırabilirdi. İşte şimdi daha fena olmuştum. Karnımın tekrar kasıldığını hissetmem hiç iyiye işaret değildi.

No507 | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin