19. BÖLÜM: MANOLYA

21 2 37
                                    

Model - Kehanet

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Model - Kehanet

Chase Atlantic - Swim

19. Bölüm: "Manolya"

Keşke saçlarını bir kere koklasaydım.

"Onun saçları nasıl kokuyordu?"

"Manolya."

Metal mataranın içindeki konyağı kafama diktiğimde Araf uzanıp matarayı elimden çekti. "Ağır içkilere alışık değilsin Al, bu kadar hızlı içme."

Al.

Gözlerim yine dolu dolu olunca Araf beni göğsüne çekip sarıldı. "Ağzımı sikeyim. Özür dilerim."

Hıçkırdığımda Araf bedeni yıkılıyormuş gibi sarsıldı. "Alıç yapma ne olursun," Enkazın altında ben kaldım, senin sesin neden titriyor?

"Sarhoş olmak istiyorum." Boğazım o kadar ağrıyordu ki sesim zor çıkıyordu.

"Olma," dedi belimi, omuzlarımı sıkı sıkı sararak. "Sen onun senden nefret ettiğini sanıyordun ama o seni çok seviyordu. Yaşa bunları Alıç, hisset. Bunu bile zehir etme kendine."

Tekrar hıçkırdığımda Araf başımın üstünü öptü. "Ölürüm sana, ağlama."

Arkamdan başka birinin sarıldığını hissettim, tatlı kokudan Naz olduğunu anladım. "Alıç," diye fısıldadı. "Çok ağlamadın mı?"

Tutamıyordum ki kendimi. Araf'ın kollarında gözyaşlarım daha hızlı geliyordu, bu yüzden ondan ayrıldım ama Naz sarılmayı bırakmadı. Yanağını sırtıma yaslamıştı. Yanaklarımı silerken Araf'a baktım. Bana bakmaya dayanamıyormuş gibi gözlerini sertçe yumdu ve yanımdan kalkıp gitti. Önümde uzanan koskoca deniz, bir de Naz vardı, birazdan diğer yanıma Suzan oturmuştu. Diğerlerinin arkamda, o duvarın önünde sessizce beni izlediklerini biliyordum. Hayatımın en güçsüz olduğum ânındaydım. Bir iblis tohumu olduğumu öğrendiğimde bile bu kadar azalmamıştım.

Muhtemelen kızarmış olan gözlerimle Suzan'ın huzurlu hissettiren kahverengi gözlerine baktım. Akşam çökmüş, rüzgâr sert darbelerini kısa saçlarına vurmaya başlamıştı. Bana buruk şekilde gülümseyip yumuşak eliyle ıslak yanağımı okşadı. "Mutlu olduğunu biliyorum," dedi yumuşak sesiyle. "Ama için yarılıyor, ağlıyorsun."

Dudaklarım da çenem gibi titredi, gözyaşım bu sefer sessizce aktı. "Kendini sevmenin zamanı gelmedi mi?" diye sordu. "O seni öyle çok seviyordu ki, sen sokakta kaldığında oturup böyle, senin gibi ağlıyordu."

Kalbim boğazımdan taşmaya başladı. Hıçkırdım ama çıkmadı, yine içimde kaldı. Naz benden ayrılırken "Suzan yeter," dedi. "Baksana daha çok ağıyor, yapma."

Suzan tutamadığı gözyaşını silerken bakışlarını denize çevirmişti. Naz birkaç dakika sırtımı sıvazlayıp gözyaşlarımı dindirmeme yardımcı olmuş, sonra da yerini Tan'a devretmişti. Hepsi içime ayrı bir yara bırakmaya geliyordu saki ama o yaralar beni iyileştiriyordu. Sigarasını betonun üzerinde söndürürken gözlerim ondaydı. Her daim dağınık olan saçlarını avuçlarıyla arkaya yatırdı ama onlar yine eski halini aldı.

PENT⛧GRAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin