16. BÖLÜM: YÜZSÜZ ŞEYTAN

6 1 3
                                    

In This Moment – Half God Half Devil

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


In This Moment – Half God Half Devil

16. Bölüm: "Yüzsüz Şeytan"

Ateşi kanla söndürmek.

Hem Tanrının hem şeytanın işi gibiydi.

Merhametsiz bir Tanrı ya da yüzsüz bir şeytan.

"Hiçbirinizin boktan bir tahmini bile yok mu gerçekten?"

Salondaydık. Hepimiz.

Şafak söküyordu. Şeytanlar bile uyuyordu.

Bizse o yüzü çizmeye çalışıyorduk; yüzsüz şeytanın yüzünü.

"Araf, sakin ol artık."

Suzan'ın nahif sesi bile gergindi. Onun yanında oturan, Halit denen adam ayağa kalktı. "Otur,"

Araf yerinden kımıldamayınca Tan'la aynı renge sahip gözlerinin üzerindeki saçı gibi kır düşmüş kaşları çatıldı. "Otur oğlum."

Araf Suzan'ın yanına yerleşirken Halit koltuğun arkasına başını yaslamış Arınç'a yaklaştı ve saçlarına avucunu koyup yaralı yüzünü izledi. Kaşı patlamıştı, dudağındaki piercingi sökmüş olmalılar ki dudağı da parçalanmıştı. Dudağına istemsiz şekilde yüzümü buruşturarak baktım. Burun deliklerinde pamuk olduğu için aralık ağzındaki kanlı dişlerini de görebiliyordum, fena dayak yemişti.

"İyi misin evlat?"

Arınç gözlerini çok az bir aralıkla açıp karşısındaki adama baktı. "Harikayım baba," Gülecek gibi oldu ama parçalanmış dudağı buna izin vermedi ve gülücüğü yüzünü buruşturmasıyla son buldu. Suzan Arınç'ın yanında oturan Naz'la yer değişirken Burak yerini Halit'e vermişti. Suzan'ın kafasını Arınç'ın omzuna yasladığını gördüm, aralarındaki farklı bağı fark etmek zor değildi.

"Baş harfi S olan biri tanıyor musunuz?"

Bir anda bütün bakışlar bana çevrildi.

Arınç bana göz kırptı. "Beni dövdürtmüş olamazsın Suzan,"

Nottan bahsettiğimi elbette ki biliyordu.

Başını çoktan Arınç'ın omzundan kaldırmış olan Suzan bende olan bakışlarını çekmedi, Arınç'a herhangi bir cevap vermedi.

"Ne biliyorsun?"

Kafamı bir robottan farksız şekilde Araf'a çevirdim. "Sen ne biliyorsun Araf?"

Sert bakışlarının üzerindeki kaşlar aşağı doğru eğim kazandı. "Ne biliyorsun Alıç?"

"Sen bana bildiklerini anlatıyor musun Araf?"

Yanımda oturan İlayda'nın dirseğimi tutup "Şimdi sırası değil Al," diye fısıldadığını duydum ama bakışlarım cehennem karası gözlerden ayrılmadı. Çene kemikleri dişlerini sıkmaktan dışarı fırlamıştı. "Her şeyi senin için yapıyorum," diye tısladı.

PENT⛧GRAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin