"Hoş geldin." Saddie kapıyı şişmiş ve kızarmış gözleriyle açmıştı. Ona sıkıca sarıldım.
"Ne oldu sana bebeğim?"
"İçeri geçelim anlatacağım." Peşinden içeri girdim. Mutfak masasının üzerinde Tekila şişesi ve 6 tane bira duruyordu. Oturduğumuz an biraları açtı. Kocaman bir yudum aldığını boğazının hareketinden anlamıştım. "Ben ile kavga ettik. Evden gitti."
"Neden?"
"Annem aradı bugün, yine evlenmeye getirdi mevzuyu. Zaten yıllardır beraber yaşıyoruz ve çok uzun süredir beraberiz artık resmi bir ad koyun dedi. Çocuk istediğimi de biliyor zaten. Bunları Ben'e anlattım. Bana bu kadar acele etmeye gerek olmadığını söyledi. Sikeyim 7 yıl oldu, ne acelesi? Sürekli beni oyaladığını söyledim ona. Çocuk istediğimi ve artık evlenmemiz gerektiğini. O yine çocuk fikrine de çok sert bir dille karşı çıktı. Sonrasında ben de biraz ağır konuştum. Beni oyaladığını, gerçekten beni sevmediğini söyledim. Sonrasında tonlarca laf saydırıp evden gitti."
"Gerçekten böyle düşünmüyorsun ama değil mi?" Derin bir nefes aldı. Üzgün olduğu o kadar belliydi ki... Ben ile ikisi gördüğüm en güzel aşıklardı. İkisi yan yanayken birbirlerine olan aşklarını görmemek imkansızdı.
"Bilmiyorum Astrid, benim en büyük hayalimin çocuk olduğunu biliyor. Artık 27 yaşındayız. Bir aile kurmaya yeterince hazırız. İkimiz de düzgün bir işte çalışıyoruz. Ama sikeyim 1 yıldan beri sürekli aynı bahaneleri söyleyip duruyor. Ben artık cidden oyalanıyormuş gibi hissediyorum." Masanın üstündeki elini destek olmak istercesine tuttum.
"Öyle düşünme Saddie. Ben'in seni ne kadar sevdiğini herkes biliyor. Belki hazır değildir ya da sana söyleyemediği bir sebebi vardır." Biten bira şişelerimizi çöpe atıp ikincileri açtı.
"Nasıl bana söyleyemediği bir sebebi olabilir ki? Biz birbirimize her şeyi söyleriz, anlatırız. Biz birbirimizin her şeyiyiz."
"Bunu ona sormadan bilemeyiz balım. Sen kendini üzme, Ben yarın gelip senden gittiği için özür dileyecektir eminim. Sadece şu an kendini üzdüğün zamana yanarsın."
"Uzun zamandır böyle büyük bir kavga etmiyorduk, sanırım bu yüzden ağır geldi."
"Büyük ihtimalle o yüzdendir. Sizin aranız öyle kolay kolay bozulmaz." Gülümseyerek elimi tuttu.
"Geldiğin için teşekkür ederim. Sana ne oldu?"
"Benim anlatabilmem için epeyce alkol lazım."
"O kadar ağır diyorsun yani?" Ayağa kalkıp dolaptan 2 tane shot bardağı, limon ve tuz çıkardı. Art arda 4 shot attıktan sonra yavaştan konuşacak kıvama geliyordum. "Artık anlatacak mısın?"
"Daniel, son zamanlarda çok fazla tartışmaya başladık. Sebebi de Harry."
"Harry ne alaka?"
"Çok kıskanıyor. Asıl sorun kıskanması değil." Sorunun ne olduğunu söylememi istercesine baktığında derin bir nefes verdim. "Kıskanmakta son derece haklı olması."
"Nasıl yani?" İkimizin de bardağına tekila doldurdum. Söyleyeceğimden sonra ihtiyacımız olacaktı çünkü.
"Ben Harry ile öpüştüm." Tahmin ettiğim gibi oldu. Gözleri yerinden fırlayacak derecede açıldı ve ardından shot attı.
"Siktir! Nasıl oldu?"
"Geçen hafta, Linda yoktu ve biz de Harry ile tektik. Bir anda beni öptü ve sikeyim of bir anda karşılık verdim."
"Peki bunun devamı oldu mu? Bir seferlik miydi?"
"Evet, devamı gelmedi ama bilmiyorum. Sürekli kendimi onun yanında buluyorum. Bir şey beni ona çekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Part Time Lover// Styles
Fanfic"Çok yanlış oynuyorsun Harry." "O ne demek?" "Şu an canımı çok yakıyorsun. Ama bu elbet geçecek ve geriye sadece ne kalacak bir fikrin var mı?" "Ne kalacakmış?" "Acı çekmiş bir kadının intikamı."