Çantamı iki omzumada taktıktan sonra Pars'ın çantasının fileli gözünden sarkan motorun anahtarını aldım. Yaptığım şeye kendim de inanamayarak motora oturdum ve Pars'ın çantasını önüme aldım. Anahtarı taktığımda hala vazgeçebileceğimi düşünüyordum ama Pars'ı yanlız bırakamazdım. Gelen cesaret gitmeden bunu yapmalıydım. Neyin nasıl olduğunu tahmin ederek gaza yüklendim. Pars'a doğru kontrolsüzce sürüyordum. Boğazımı patlatacağı bir ses aralığında :
-Atla şu şeyi durduramıyorum, dedim. Bu sırada adamlarda Pars da bana şaşkınlıkla bakıyorlardı.
Pars'a bir metre yakındaydım. Çevik hareketlerle bir anda arkama geçti. Artık adam silahı bana doğru da tutuyordu. Bunun verdiği korku ile adamların üzerine iki katı hızla sürmeye başladım. Adamların ikisi de farklı yönlere doğru savrulmuştu.
Pars'a "Durdur şunu!" diye bağırdım. Biraz eğilip motorun önünde anlamadığım şeler yaptı ve yavaş yavaş durduk. Bir ara sokağa sapmıştık. Motor durur durmaz korkuyla bağırmaya başlamıştım ki Pars beni susurup sokağın öbür tarafındaki adamları gösterdi.
Siyah son model bir mersedese doğru koşuyorlardı. Arabanın plakası yoktu. Bunun yasak olduğunu düşündüm kendi kendime bir anda gözüm isteksizce sürücü koltuğuna takıldı. Denk geldiğim tanıdık bir yüzdü. Tanıdık sert bir yüz, sert bakışlar... Direksiyondaki adam bizi o gece sokakta takip eden adamdı. Şaşkınlığım ve korkum iki katına çıktı. Arabanın gittiği yere bakakalmıştım. Pars:
-Duru! diyerek beni hafifçe sarstı.
-Ah, ne? dedim. Hipnozdan çıkmış gibi hissediyordum.
-İnmeyecek misin? diye sorarken sabırsız ve sinirliydi. Sessizce indim. Karşı karşıya kalmıştık. Dudağı patlamış ve çok kötü görünüyordu.
-Hastaneye gidelim, pansuman yapsınlar, dedim. Bunu söylerken gözlerimi hafifçe kısıp dudağına bakıyordum. Beni es geçerek motora bindi.
-Evin ne tarafta? dedi ciddi bir ifadeyle.
-Hastane...
-Duru işim var, seni eve bırakıp gideceğim, dedi. Sanki bunları yaşamasına ben neden olmuşum gibi davranıyordu.
-İşin varsa git, ben kendim de gidebilirim. Ayrıca rica ederim hayatımı doğru düzgün tanımadığım insanlar tehlikeye atmak hobi gibi bir şey benim için.
Başını şu sinir olduğum şekilde havaya kaldırıp:
-Duru! dedi.
-Pars! dedim sinirle. "Git işine!" bu sözüm onu da germişti. Derince bir nefes verip sola saptı ve gitti...
Bencil, kendini beğenmiş, manyağın tekiydi. Onun için sürmeyi bilmediğim şeyin üstüne atlamıştım ve hatta silahlı adamların üstüne motor sürmüştüm.
Bende sinirle aşşağı sokağa doğru yürümeye başladım. Sinirli on onbeş koca adımdan sonra Pars motoruyla yanımda belirdi. Yürüme hızıma yakın bir şekilde sürüyordu. Yüzüne bakmamak için çaba harcıyordum. Daha da hızlı yürümeye başladım.
-Özür dilerim, bin lütfen, dedi yorgun bir sesle.
-Hayır, derken gayet net bir tını kullandım.
-Duru! Lütfen biner misin? derken lütfen demekten rahatsız gibiydi. Cevap vermeyince "Bak, ben daha üst bir seviyede kibarlık gösteremem, tamam mı? Bin artık" dedi. Sesi sertleşmişti. Hiç bir anlamı olmadığı halde öylece binmemek için:
-Çok yorgun olduğum için, dedim. Ve arkasına bindim. Evi tarif ediyordum ama sözümü kesti.
-Eve gitmiyoruz, dedi. Nedenini soramadan sürmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denemeye Değer
RomanceBazı aşklar korkularını yenmeye değer, hayallerinin peşinden koşmaya, onunla hayal kurmaya, hiç olmadığın olmaya değer... Bazen imkansız sandığın şeyi denemeye değer.