Yol, annemin her kırmızı ışıkta bana dönüp bakmasıyla geçti. Eve geldiğimizde ceketimi küçükken benim askım belli olsun diye üzerine çiçekler çizdiğim askıya doğru attım. Merdivenden hızlıca çıkıp odama girdim. Çantamı komidinim ve yatağımın arasına koyup oturdum. Annem peşimden odama gelip:
-Bir şeyin yok ya?
-Yok, dedim gülümseyerek.
-Okulda kavga ediyordun sandım.
-Sadece sınıf arkadaşımla konuşuyordum. (Teorik olarak yalan değil)
Annem bir şey diyecekken telefonum çaldı. Elimi kaldırıp sağa sola salladım ve hafifçe gülümsedim.
-Annesine selamımı ilet, dedi ve kapıyı kapatıp çıktı. Yatağa uzanıp telefonu açtım. Mısra:
-Okul bensiz nasıldı? meraktan öleceğim. Bayan Kokoş ne giymiş, karşı sınıftaki çocuk okuldan ayrılmış mı, Gizemle Burcu barışmış mı...
-Mısra, nefes almayı dene.
-Tamam, seni dinliyorum tatlım.
-Okul iyiydi. Bade pembe etek ayrıca mor spor ayakkabı giymiş ve evet hepsinde sim ve taş var. Karşıdaki çocuğu hiç görmedim. Gizemler de hiçbir zaman küsmemişti zaten.
-Ben küseceklerini tahmin etmiştim, dedi gülerek.
-Tatil nasıl diye sormayacağım cevabını biliyorum. Coşkuyla:
-HA-Rİ-KA, dedi ve gülüştük.
-Sanırım bir şeyler atıştırsam iyi olur. Çabuk gelmeye bak tamam mı?
-Tamam hoşçakal tatlım.
Telefonu kapatınca aşşağı mutfağa indim. Tezgahta çikolatası kurumuş puncakelerim duruyordu. Tabağı alıp salona geçtim. Annem uyuyakalmıştı bende sessizce televizyon izledim.
Babam öldüğünden beri nerdeyse her akşamımız böyleydi. Bir yıl olmuştu ama biz daha yeni yeni atlatıyorduk. Yetkililere göre babam arabadayken kalp krizi geçirmiş. Bu nedenle direksiyon hakimiyetini kaybetmiş ve önce bir sokak lambasına çarpmış sonra da kırmızı ışıkta bekleyen bir arabanın tepesine düşmüş.
Annem ilk zamanlar ağladıysa da benim kadar hiç ağlamadı. Hatta neredeyse hiç ağlamadı. Doktorlar şok geçirmiş olabileceğini bu yüzden tepkisiz kaldığını söylediler. Televizyon izlerken annem döşemeleri yandan açılmış aslında pembe olan ama pudra rengine dönüşen koltuktan uyandı. Gözlerini kırpıştırarak saate baktı.
-Canım, akşam yemeğine...
-Pizza söylerim.
-Şey, aslında akşam yemeğine çıkacağım diyecektim.
-Ah, tamam.
Annem ve akşam yemeği (!)
-Liseden bir kaç arkadaşımla, istersen gelebilirsin tabi ama.
-Siz birbirinizle hasret giderin, bende snoopy'mle, dedim ve gülmsedim. Göz kırpıp :
-Hazırlanmaya çıkıyorum.
Annemi ne zamandan beri bu kadar süslü görmemiştim. Sade bir süstü ama süstü sonuçta. Bordo diz kapağının hizasında omuzlarında ince detayları olan sade elbise, aynı renkte sade birde ayakkabı. . . Saçları zaten kendiliğinden dalgalıydı. Çıkarken elinde bir dosya gördüm. Yıllığı olmalıydı. (Tabi o zamanlar yıllık varsa)
Artık oturmaktan ve televizyon izlemekten sıkıldığımda aklıma yeni fotoraflar geldi. Annemin odasına koşup albümü aldım. Yatağının üstüne oturup okumaya başladım.
Ben küçükken annem ve babam fotoğraflardaki herkesi bana tanıtırlardı. Akrabalarımız bizden uzakta olduğu için çoğunu tanımıyordum. Bir gün karşılaşırsak fotoğraflar sayesinde tanıyacaktım. Birkaç küçüklük fotoğrafım, babaannem ve dedem, annemin dayısı ve eşi(isimlerini unuttum:) )...
Ve ilk kez fotoğrafta tanımadığım biri vardı. Annemle babamın ortasında oturuyordu. Sanırım bir lokantaydı. Kocaman kocaman gülümsüyorlardı. Bunca zamandır bu fotoğrafı görmemem tuhaftı. Arkasında 1996 yazıyordu. Ben doğmadan bir yıl önce. Ve birde not:
"Ona yalan söyleyemezsin.
Ondan her şeyi gizleyemezsin.
Er ya da geç öğrenecek,
Belki de tam 18' inde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denemeye Değer
RomanceBazı aşklar korkularını yenmeye değer, hayallerinin peşinden koşmaya, onunla hayal kurmaya, hiç olmadığın olmaya değer... Bazen imkansız sandığın şeyi denemeye değer.