Pars, motorun arkasına atlayıp Umay'la birlikte hızla gitmişti. Giderken söylediği tek şey "Konuşacağız" oldu. Mısra'nın yanına döndüğümde oda korkmuş görünüyordu. O sormadan :
-Bir şey yok, dedim ve hızla yürümeye devam ettim. Mısra:
-Belki de yemeği bizde yemeliyiz, dedi. Sesi şaşkınlığını belli ediydu.
-Olur, dedim ve onların evine doğru yürümeye başladım. Burak ve diğerlerine 'hoşçakal' demeyecek kadar dalgındım. Mısralara gittiğimizde annesi yemeği hazırlamıştı. Hızla yedim ve annemle ilgili soruları es geçmeye çalıştım.
Yemek bittikten sonra Mısra'nın odasına geçtik. Annesiyle arasında ki ilişki beni ve annemi sorgulamama yeniden neden oldu. Bizde annemle böyleydik yani ben küçükken ama şu son 1 yıl bize iyi gelmemişti. Mısra'yla yatağa oturmuştuk.
"Bence,Pars la gerçekten arana mesafa koymalısın. "dedi. İfadesi ciddi ve hafif korktuğunu belli eden bir şekil aldı.
"Neden? Sanki ben ondan çok farklıyım."dedim.
-Saçmalama, tabii ki farklısın. O çocuk tehlikeli! Ve ben arkadaşımı tehlikeye itemem, dedi elimi tutup. "Sen söyle normal bir çocuk mu?" diye sordu.
Cevabı oda bende biliyorduk ama benim başıma gelenler de farksızdı. Peşimizde ki adam aynıydı. Sokakta yaşamayan, Mercedesi olan adam. Ama bunların bunların hiçbirini Pars'ı affetmem gerektirdiğini göstermezdi.
-Merak etme, dedim sadece. Sohbete öyle dalmışız ki saatin 11 olduğunu fark edemeden telefonum çaldı. Annem nerede olduğumu sorup beni 5 dakikadan alacağını söyledi. Mısra ile vedalaşıp arabaya gittim. Hiç konuşmadan eve vardık. Kapıdan çıkar çıkmaz odama çıkacaktım ama annem arkamdan:
-Gelmemem gerekiyordu, dedi. Arkamı dönmemiş ama merdivende durmuştum. Hafif alaycı bir tonda:
-Güzel bahane! dedim ve yeniden ilerlerdim.
-Bana neyi ima ediyorsun? diye bağırdı.
-Hiç, sadece bana hiç sormadan yargılamanı sağlayacak kadar seni ne şaşırttı onu merak ediyorum, dedim bu kez anneme dönmüş imalı imalı bakıyordum.
-Ne düşünmek istiyorsan, düşün ama ben ne yapıyorsam bizim için yapıyorum, dedi.
-Peki, iyi geceler, deyip odama çıktım. Annem de arkamdan bir şey söylememişti.
Sabah okul sessizdi. Mısra'yla oturmak yerine bu kez kapıda Pars'ı bekliyordum. Sorunu merak ediyordum. Biraz sonra Pars geldi. Elleri deri siyah montunun içindeydi. Siyah saçları 'ben yeni kalktım' diyordu. Gözleri yerdeydi ama omuzları herzaman ki gibi dikti.
Sınıfa girekekti ki öksürdüm. Gözlerini biranda kaldırdı. Beni görünce hafifçe gülümsedi. Önümde durdu, gözleri yorgun ve düşünceliydi. Sormaya çekinerek:
-İyi misin? dedim.
-Evet ama zor bir geceydi, dedi yorgun bir gülüşle.
-Anlatacak mısın? diye sordum. Biraz düşünüp:
-Başka bir yerde konuşalım mı? dedi. Bekledikten sonra :
-Kaçacak mıyız? diye sordum sıkılgan sesimle. Cevap yoktu. "Bekle, çantamı alayım" dedim. Sınıfa girdiğimde Mısra, Nil ile birşeyler konuşuyordu. Çantamı alıp Mısra'ya seslendim ve elimi sallayıp sınıftan çıktım. Önce şaşırdı ama biz koridorun sonuna geldiğimizde arkamdan"Akşam konuşacağız! "tehditleri savuruyordu.
Bahçenin dışına çıktığımızda gözlerim motoru aradı ama yoktu. Pars'la caddeye doğru yürürken kaldırımda külüstür bir arabanın önünde durdu. Siyah, rengi solmuş, önündeki boya kavlamış, dikiz aynasının biri bantla sarılmış, eski model bir İmpala'ydı. Eskiliğini belli eden izler çok fazlaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denemeye Değer
RomantizmBazı aşklar korkularını yenmeye değer, hayallerinin peşinden koşmaya, onunla hayal kurmaya, hiç olmadığın olmaya değer... Bazen imkansız sandığın şeyi denemeye değer.