never have i ever

2.1K 262 453
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

aşağıya indi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

aşağıya indi. her bir merdiven basamağını indikçe gürültü artıyor, kalbi daha da hızlı atıyordu sanki. rock parçası zangır zangır evin duvarlarını inletirken beomgyu merdivenlerden indi. hemen sol köşedeki müzik ve gülüşen insanların sesininin geldiği kapıyı es geçti. 

evin tüm ışıkları açılmıştı ve ayağına takılan noel süslerinden birine gergin gergin bakarken yürümeye devam etti beomgyu. bu ev dün hatırladığı gibi değildi.

yılbaşı bu eve de uğramıştı şimdi. her yer kırmızı ve yeşil renkleriyle dolmuşken mutfağa girdi. küçük bir yılbaşı ağacı mutfağın penceresinin önünde duruyordu. ışığı açtı ve dolaplara gidip bir bardak çıkardı. suyu doldurup bir kerede günlerce su içmemiş gibi kafaya dikerken bileğiyle ağzını kuruttu, ardından belini tezgaha yaslayarak mutfağın kapısına baktı.

bir şeyler düşünmeliydi. işin doğrusu dünden beri, taehyun ona arkadaşlarının geleceğinden bahsettiğinden beri düşünüyordu bir şeyler zaten. bu bir fırsattı. inatçıydı, inadından biraz bile pes edesi gelmiyordu. içeride gülüşen insanları duyabiliyordu. onlara anlatabilirdi. burada nasıl tutulduğunu, haftalardır aynı odada aynı tavanı saatlerce nasıl izlediğini anlatabilirdi. kendini acındırırsa biri sayesinde belki birilerinden yardım dilenebilirdi. ama polis olmazdı. polis hiçbir zaman son seçenek bile değildi.

beomgyu'nun mafyalar hakkında bir tanesiyle bunca zaman aynı evde yaşamasına rağmen bildikleri kısıtlıydı fakat bunu bilmeyecek kadar da salak değildi. polis denilen kelime hiçbir zaman bir seçenek değildi, dile düşmezdi.

başını iki yana sallayıp bardağı tezgaha bıraktı. ne yapacağını bilmiyordu. o iki korumanın dediğine göre babası kang ha joon'la bir anlaşma yapmak üzereydi zaten. bunu bozmalı mıydı? babası zararlı çıkmasın diye ondan daha erken hareket edebilirdi. fakat öfkeliydi. babasının kaybedeceği şeyleri umursamayacak kadar sinirliydi ona karşı. hali hazırda yaşanacak olanı kendi elleriyle mahvetmeli miydi? ya da basitçe birinden telefonunu alıp annesini arayabilirdi. onu deli gibi özlemişti ve her zaman annesine düşkün olmuştu bugüne kadar. onu arayabilirdi. ama oğlan ona demişti. sana kimse yardım etmez. hafifçe kaşının üstünü kaşırken hareketlilik hissetti. başını kaldırıp mutfağın kapısına bakınca elinde boş bardaklarla ona bakan çocukla karşılaştı.

stockholm sendromu • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin